• BIST 9809.62
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 24 °C
  • Ankara 24 °C
  • Van 17 °C

İslami Hareketler ve Yeni Bir Medeniyetin İnşası

Nihat Gür

İslami Hareket; İslam coğrafyasının, Müslüman dünyanın iman etmiş olduğu değerleri hak ettiği şekilde yeniden inşa etme ve öncü kılmanın mücadelesidir.

Medeniyet; Özü hikmet olan, fikri ve eylemsel değerlerimizin yaşanılabilirliğinin oluşturduğu birikimimizdir.

İnşa; Ait olduğumuz medeniyet değerlerimizin ışığında kurmuş olduğumuz somut değerlerin oluşturduğu yürüyen aksanımızdır.

Kendi medeniyet değerlerimiz üzerine, yeniden bir varoluş tecrübesini insanlığa öncü değer olarak sunma çabasındayız. İslami hareket aklı, medeniyet değerlerimizi vahyin havuzunda yıkayarak, yeniden bir inşa sürecini sürekliliği sağlayacak şekilde yürüyüşe geçirmekle mükelleftir. Değerlerimizi modelleyecek öncü ve kurucu akıl, yeni medeniyet tasavvurumuzu inşa etme kıvılcımını tutuşturmuştur. Kurucu bir inşa aklına sahip olamayanlar, koruyucu bir idrakin sahibi olamazlar. İnsanlığa kendi değerlerimizin modeli olacak kişilikler ile oluşturacağımız yeni bir sistem verebilmeliyiz. Kendi medeniyet değerlerimizi yeniden inşa edecek olan öncü kuşaklarımızı güçlü kılacak çalışmaları değerli kılmalıyız. İnsan ve medeniyet tarihine düşülen notları yazdıranlar azınlık ama öncü olan şahsiyetlerdir. Yığınların tarihe not düşürdüğü kayda geçmemiştir. 

Kurabilme tecrübesi, koruyabilme idraki olmalı ki yeni bir medeniyet inşası kıvılcımı tutuşturulabilsin. Tabi ki, kurucu misyon sahibi adanmış ile koruyucu ve taşıyıcıyı ayırt etmek gerekir. Yeniden inşa ve ihya etme, oluşturma ve geliştirme çeşitli problemler ile hemhal olacaktır. İslami hareket çok güçlü ve geçmişi olan İslam karşıtı güçler tarafından kuşatmaya alınmış haldedir. İslam medeniyetinin köklerine ve yol işaretlerine yönelik çok güçlü bir şekilde saptırıcı müdahaleler yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir.

Mezhebi farklılıklar, siyasi ayrılıklar, etnik ayrışmalar, zihni yozlaşmalar ile İslam medeniyetinin asli unsurları arasına kolay çözülemeyecek fitne düğümleri atılmıştır. İslami hareket yeni bir medeniyet inşa etmek için köklü bir değişim ve Kur-an ile arınmış yeni bir zihin inşa etmek zorundadır. Medeniyetinin kurucu aklını ve vahyi merkeze alarak yozlaştırılmış olan özgün değerlerini makul çerçevede adanmış öncüleriyle yeniden değerli kılma mesuliyetindedir.

İslam medeniyetinin özü hikmettir, uygarlığın ve bilhassa batı uygarlığının özü ise şiddettir. İslam medeniyeti her şeyin sahibi olan Allah’tan gelen vahyin yeryüzünde yürüyen hali olan nübüvvet ile inşa edilmiştir. Batı ise tanrıyı öldürüp her şeyi tanrılaştıran bir uygarlığın inşasından var olmuştur. Nübüvvet medeniyeti ile tapınak uygarlığı kendi değerleri üzerinden insanlığa sorunlarını ben çözerim diye çağrı yapmaktadır. İslami hareket, nübüvvet medeniyeti adına çağımızın, çağrımızın ve medeniyet değerlerimizin inşa gücüdür. İslami hareketin yeni medeniyet inşasının merkezinde Kur-an ve Resulullah vardır. Bu değerler merkezli yeni medeniyet inşasında, zayıf düşmüş olan coğrafyamızın güçsüz durumunu aşmak zorundayız.

Aşabilmek için anlamak ve tanımak olmazsa olmazlardandır. Anlaşılmayan bir medeniyeti ve ya uygarlığı aşabilmek imkan dahilinde değildir.  İyi analiz edilmemiş İslam medeniyetimizi yeniden inşa etme çabasının beyhude bir çaba olacağı şüphe götürmez bir gerçekliktir. Neden ve nasıl düştüğü, niçin bir daha ayağa kalkıp toparlanmadığı anlaşılmalı ki yeni inşa gerçekleştirilebilsin. Sünnetullah gereği yeryüzünde var olan dengelerden hangisi ve ya hangileri gözden kaçırıldı ki medeniyet uygarlığın gerisine düştü. İslam medeniyeti kendi içindeki sorumluluk ve kaidelerden hangisini yitirdi ki öncü ve özgün olma özelliğini yitirdi. Neden omurgayı oluşturan, konumlandıran öncü kuşaklar oluşmuyor. Zihnin ve yüreğin önünü berrak ve iman yüklü bir şekilde açık tutacak görev neden ifa edilmiyor.

Özünden kopan zihniyet, taklitçi ve donuklaşmış bir yığınlar kültürü ile yozlaşmış halde yaşamaya devam etme zilletindedir. Tamamen şiddet ve sömürü değerleri üzerine kurulmuş olan batı uygarlığının taklitçiliği asla medeniyet inşa edemez.  Hak ve hakkaniyet üzerine inşa edilmiş olan bir medeniyet bu asli unsurlarını yitirdiği vakit öncü olma özelliğini de yitirmiştir. Zer ve ya zor ile muktedir olduğu vakit, kendi için helal gördüğünü kendi çıkarı eksenli Müslüman kardeşi için haram gören zihniyet asla medeniyet inşa etme gücüne muktedir olamaz. O neden ile, medeniyetimizin kurucu aklını inşa etmiş olan Resulullah’ın yaptığı gibi tüm Müslümanlar vahyin deryasında yeniden temizlenerek yeni medeniyetin inşasına hazırlanmalıdırlar.

 Medeniyetimizin yeniden inşasında İslami hareket tekamül yolculuğunda gerekli olan öncü kuşağı ve imkanları sunmak için ana dinamiktir. İslami Hareket bu yolculukta sorunları aşmak, medeniyeti uygarlığın karşısında insanlığa özgürlük umudu yapabilmenin gerekliliğini hissettirecek olan donanıma sahip olma mükellefiyetindedir.

İslami Hareket yeni medeniyet inşasında, öze dönüşü sağlayarak zaman ve mekanın gereklilik eylemselliğini en temiz emek ile yerine getirmelidir. Farklı medeniyetler ile bir arada yaşama kültürünü daha güçlü kılarak, uygarlıklara bile umut olabilmelidir. Hak ve hakikatten beslenen bir medeniyetin insanları, ilkeleri ve değerleri için yaşarlar. Bu insanlar medeniyet inşasında yol işaretlerini koyar, konumu belirler, ilkeleri tabelalaştırır, zihnin önünün açık olması için sorumluluk görevini ifa ederler. Ve tarih, bu azınlık ama adanmış olan insanların yeni bir medeniyet inşa etme gayretlerini not düşer. Tarih kendini bu insanların çabalarında ve omuzlarında bulur.

Değişim ve gelişime öncülük eden bu öncü azınlık yeni bir medeniyetin inşasına talip olduğunu yeryüzüne deklare etmiş olur. Medeniyetinin yaşanmışlıklarına hakim olan bu inşacılar, kendilerinden başlayarak adım adım yerelden evrensel olana doğru gelişim sağlarlar.

Yerel olanın çözümü sağlanmadıkça genel olanın çözümü için güç oluşmayacaktır. Küçük bela def edildikçe büyük belanın defi için daha güçlü konuma gelinecektir. İslam medeniyeti coğrafyası kan ve ateş deryası durumundadır. Şiddet ve sömürge uygarlığı olan Batı, refah ve inşasını Müslüman kanı ve zenginlikleri üzerine inşa etmiştir. Gücünü İslam medeniyetinin dağınıklığı ve kendi arasından ki adaletsizliğinden devşirmektedir. Bu medeniyet hikmet ve adalet üzerine, kendin için istediğini kardeşin için de isteme ilkeleri üzerine bina edilmiş ise medeniyetin yeniden inşası için ilk yol işaretleri konulmuştur demek ki.

 

Böl, parçala yut/sömür sistemi Batı uygarlığının en güçlü silahıdır. İslam medeniyetinin de en fazla yozlaştığı ve yenilgisinin başladığı noktadır.  Büyük belaya karşı medeniyet değerlerimiz ile birlik olmamızın önüne geçmek için bizi daha küçük belalar ile birbirimize düşürmüşlerdir. Yer üstü ve yer altı zenginlikleri ile Batı uygarlığından daha güçlü kaynaklara sahip olan İslam medeniyet havzasının büyük bölümü yokluk içinde yaşamaktadır.  Bunun nedeni de kendi içinde adalet sistemini işletememekten ötürü parçalı bir halde Batı uygarlığının gölgesinde sömürge olmasıdır. Bizi kendi içimizdeki kavga ve gürültülere o kadar mahkûm ettiler ki talan ve yağma ile batıya götürülen mal ve değerlerimizin farkına bile varamadık.

İslami hareket kendi kökleri üzerinden yeniden inşa edeceği medeniyet için bu sorunları adım adım çözmek zorundadır. Filistin, Kürdistan, Mısır, Arakan, Keşmir, Afganistan Suriye, Irak, ve mezhep ile ulusal sorunların çözümünü İslam medeniyet atölyesinde işleyerek çözüm oluşturmalıdır. İslam coğrafyasının panoramasını önümüze koyup dünyanın şer güçlerinin hâkimiyet sebeplerini ve yenilmişliğimizin nedenleri üzerine yeniden tefekkür etmeliyiz. Temaşa ederken, şunu açık ve net bir şekilde göreceğiz. Büyük talan ve yağmayı, büyük belayı görmememiz için bizi küçük parçalara ayırıp küçük belalar ile kör etmişlerdir. DEAŞ, Boko Haram, El Şebap, El Kaide, Taliban vb. güçler ve köle zihniyetli devlet adamları ile medeniyet inşamızı sürekli sıfırlamaktadırlar.

Medeniyetimize ait olan kavram ve semboller içi boşaltılarak zihinlerimiz dumura uğratıldı. Algı yönlendirmeleri ile hak ve adalet terazimizi yanlış taraf üzerine ağır kıldılar. Ümmet, ulus, kavim, diller, renkler ve devlet kavramları üzerinden her türlü algı operasyonları ile bizi birbirimize kırdırdılar. Güçlü olan zayıf olandan mesul iken, gücü adalet için değil de nefsi tatminlerimiz için kullandık. Diller ve renkler Allah’ın ayeti olmasına rağmen bunlar yok hükmünde kabul edilerek had sınırları çiğnenmiş olundu. Allah’ın emri olan helal ve haram sınırları birbirine karıştırıldığından dolayı hüküm makamını uygarlığa kaptırmış olduk. Bunun için, yeniden ayağa kalmak ve medeniyetimizi güçlü kılmak için yerel sorunları çözüme kavuşturmak zorundayız.

Medeniyetimizin her bir gücü ve değeri kendi alan hâkimiyetini sağlamalı ve büyük belanın def edilmesi için kendini sorumluluk sahibi görmelidir. Elbet, ilkönce büyük fotoğrafı anlamak lazım gelir. Büyük fotoğrafın var olduğu ve bu anlaşılmadan küçük belaların def edilemeyeceği kesinlikle idrak edilmelidir. Medeniyet ve uygarlık karşılaşmasının İslam coğrafyasındaki sömürü ve özgürlük savaşı görülmeden küçük belaların def edilmesi bir anlam kazanmayacaktır. Filistin, Kürdistan, Suriye, Mısır, Irak ve diğerlerinin kaderlerinin bir olduğu büyük fotoğrafta net görülmektedir. O nedenle biz büyük belanın yok edilmesi için küçük belaların ortadan kaldırılarak güç birlikteliği oluşturulmasını sağlamak zorundayız. Bu sorunlardan her birinin hak ve adalet zemininde çözüm bulması bizi uygarlık karşısında bir adım daha güçlü kılacaktır. Filistin ve Kürdistan ve ya Mısır ve Irak sorununun medeniyet inşasındaki çözümü birbirinden farklı değildir. Filistin Siyonizm zulmünden, Kürdistan dört parçaya bölünmüşlük zulmünden kurtarılmadıkça medeniyet değerlerimiz bir bütün ifade edemez. Bu nedenle, biz yerelden çözümü eksene alarak bütünü güçlü kılacağımıza inanmaktayız. 

Dedik ki, aşmak için anlamak gerekir. Bu gün Nijerya’ya bakın, yer altı zenginlikleri bakımından dünyanın üst sıralarında bir yerde iken, kişi başına düşen günlük para bir dolardır. Bu sadece bir örnek ve büyük fotoğrafa bakarak örnekleri çoğaltmakta zorlanmayacağınızı garanti edebilirim. Petrol, doğal gaz vb diğer zenginliklerin çoğunluğunun sahibi biziz ama gel gör ki bunu kendi refah ve gelişimi için kullanan Batı uygarlığıdır. Hikmet ve medeniyet sahibi olan insanlar, şiddet temelli uygarlık sahibi olan insanları taklit ederek gelişim sağlayacaklarına inanmışlardır ve ya inandırılmışlardır. Bu metaforun içinde kaybolup gitmemek için kendi medeniyetimizin öz değerlerine sağlıklı bir dönüş yaparak aslımıza rücu edebilmeliyiz.

İslami hareketin öze dönüş ile kuracağı yeni medeniyet inşası, özgürlüğümüzün ve Müslüman’ca yaşanılabilirliğimizin en güçlü veri tabanı olacaktır. Bu taban üzerine kurulacak yeni medeniyet inşası dalga dalga tüm coğrafyamıza ve Allah’ın izni ve inayeti ile tüm yeryüzüne yayılacaktır.

Tarihte belki de hiç olmadığı kadar insanlık ve yeryüzü İslami hareket aklının yeniden inşa edeceği bir medeniyet paradigmasına muhtaçtır. Vahyin deryasında tahir olunmuş, Nübüvvet mektebinde edep ve güzel ahlak ile terbiye edilmiş yeni bir medeniyetin inşası, insanlığın özgürlük umudu olacaktır. Medeniyetimizin dirilişi, tekâmülü ve özgünlüğü yeniden insanlığa güneş gibi doğacaktır. Marjinal olmaktan azade olmuş, yaşanılabilir çekim merkezi olarak yeniden çağrımızı çağımıza haykırmış olacağız. Bunun için vahyin ve Resulullah’ın getirdiği tüm emir ve yasaklara yeniden iman etmek gerekliliktir. Soyut olan fikriyattan, eylemsel sahaya inmek zorundayız.  Yenilenmemizi; Sorumluluk, güç ve erdem medeniyetimiz ile inşa etme mükellefiyetindeyiz.

 Heyecan ve tefekkür ile geleceğimizi kendimizden menkul kılmalıyız. Heyecanı olmayanın, medeniyet inşa etme azmi ve kabiliyeti olamaz.

İman ile kuşanmış muvahhid kişilikler yetiştirmeliyiz. İmanımızın sınırını yine ancak imanımız çizmelidir, coğrafik sınırlar imanımıza sınır çizmemelidir. Biz bize emanet edilen medeniyet değerlerimizi kurucu aklımıza yakışır şekilde bir sonraki nesle emanet etmek ile mükellefiz. Yerine getirilmesi gereken hizmeti anın mevcudu olarak yerine getirmeliyiz. Anın vacibini yerine getirmenin netice kadar önemli olduğunu idrak etmeliyiz. Öncü kuşaklarımızı sorumluluk ve bilgi almaya alıştırmalıyız. İnsan ve medeniyet inşamızda faydalı olan her türlü bilimsel ve teknolojik gelişimi helal dairesinde güç katacak şekilde değerli kılmalıyız.   Medeniyet inşamızdaki çalışmalarımızın bilgilerini medeniyetimizin her bir gücü ile paylaşmalıyız. Heybemizde var olan mevcut bilgi birikimini gayret ve çaba ile inşa umuduna evirebilmeliyiz. 

İslam medeniyetinin uyanışı en az ilk kuruluşu kadar ihtişamlı ve dönüştürücü olmalıdır. Yenileyici ve dönüştürücü akıl, kendini yeniden inşa etme mekanizmasını kurmalıdır. Felsefi arka planı, vizyon ve misyonunu yeniden insanlar ile buluşturabilmelidir. Bugüne kadar değişimi savunup yeniden bir inşa sürecini savunanlarda kesinlikle iyi incelenmelidir. Sahip olduğumuz dil; Asalet, zarafet, edep ve haya ile yüklü olmalıdır. Medeniyetimizin paydaşlarıyla ikna metodunu güçlü kılmalı, uygarlık karşısında da ikna metodunun yanında caydırıcı metodu da dışlamamak gerekir.

İslami hareketin yeni medeniyet inşası; Değerler manzumemizin bilgi felsefesini, varlık felsefesini, inşa felsefesini ve prensiplerini medeniyet temelli eylemsel tarzda net vermelidir.

 Genellemeler yaparak boşluk doldurmak için değil, insanlığın ihtiyaç duyduğu, muhtaç olduğu değer olarak vitrinimizi dizayn etmeliyiz. Sömürgeci şer güçler karşısında insanlığın yegâne diriliş, direniş ve kurtuluş alternatifi olarak sunum gerçekleştirmeliyiz. İnsanlığın seçim yapabilme özelliğini göz önünde bulundurarak, medeniyet inşamızın değerlerinden insanları haberdar edebilmeliyiz.

Çağın çağrısını kendini dayatan sorunlara çözüm üzerine güçlendirmeliyiz. Tecrübi birikimimizi sahih çözümler ve yeni inşamız için sergileyebilmeliyiz. İman ile berraklaşmış fikri bir arınmayı, sahih inanç ile amelleştirmeliyiz. İslami hareketin düşünsel ve yapısal eksiklerini mevcut itibarı ile aşarak çağımıza yapmamız gereken çağrımızı haykırmalıyız. Geçmişin tecrübesiyle anın muktediri olarak geleceği öngörmeliyiz.  İlkeli, dinamik, özgün ve sürekliliği sağlayacak bir devinim ile medeniyet inşamıza emin adımlar ile yürümeliyiz.

Medeniyetimizin hem maddi hem de manevi değerlerini tedrici bir hal ile tekâmül ettirmeliyiz. Varlığımızın önemli sebeplerinden olan medeniyet değerlerimizi tüm engellemelere karşı uygarlık karşısında güçlü kılmalıyız. Hikmet medeniyetinin, şiddet uygarlığı karşısında zayıf olması, tüm iman edenlerin yüreğindeki bir ukdedir.

Şiddet uygarlığına inat, hikmet medeniyetinin insanları, düşmanlarına benzemeden yeniden umut olacaklardır. Ama düşmanlarını tanıyıp onları aşmayı vazife bileceklerdir, caydırıcı güç için düşmanlarının silahı ile silahlanacaklardır. Japonların yenildikleri her düşmanı taklit ederek kendilerini devam ettirdikleri söylenir. Ama bugün teknolojik gelişimlerine rağmen bir medeniyet olamamışlardır. Çünkü kendilerinden menkul bir değer yaratamamışlardır. Onun için biz, medeniyetimizin öz kaynaklarından almış olduğumuz güç ve birikim ile kendi özgünlüğümüzü yeniden diriltmeliyiz.

Biz atalet ve zilletin nedenlerini araştırıp vahiy ve sünnet merkezli çözümler ile ufuk açmalıyız. Dinamiklerimizi doğru zaman ve mekânda kullanarak inşa sürecimizi süreklilikte güçlü kılmalıyız.  Alim, arif, aydın ve muktedir olan öncü kişiliklerin öncülüğünde medeniyetimizi inşa etmeyi varlık sebeplerimizden görmeliyiz. Bunun için mesuliyet ve heyecana dayalı seçimimizi iman ile giydirmeliyiz. Esası görmezden gelmeden, dengeleri de gözeterek inşamızı eğitim üzerine bina ederek süreklileştirmeliyiz. Değerlerimizi modelleyerek medeniyetimizin çekim gücünü güçlü kılmalıyız.

Hülasa-i kelam; İslam medeniyetinin köklerine kadar etki etmiş olan uygarlık virüsünü Vahiy ve Sünnet ile temizleyip, öz değerlerimiz ile yeniden medeniyet inşamızı kurmak ile mükellefiz. Şartların ve imkânların tüm gerçekliğine rağmen, Sünnetullah çerçevesinde mücadele etme azminin şahikasındayız. “Allah yaptığı işi en iyi şekilde yapanı sever” düsturuyla biz bize düşeni layıkıyla ifa etme sorumluluğundayız. Takdir, bizi yoktan var eden Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.  

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Öze Dönüş | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : Van Öze Dönüş Der Tlf: 432 212 10 18 | Haber Scripti: CM Bilişim