• BIST 8883.52
  • Altın 2241.715
  • Dolar 32.2022
  • Euro 35.0533
  • İstanbul 8 °C
  • Ankara 3 °C
  • Van 1 °C

Erken Gelen Ayrılık*

Cüneyt Turhan

 

Müslümanların günümüzde içine düştükleri çıkmazlardan nasıl kurtulabileceklerinin yollarını arıyordu hep. Bu çıkmazları çıkılabilir kılmak, düşünce tutukluğuna yakalanmış kişilerin düşünce ufuklarının açılmasına yönelik çalışmalara öncelik vermekti tüm derdi.

 

Heyecanlıydım, heyecanımın yanında duygularım karmakarışıktı.  Nasıl biri ile tanışacağımın verdiği ruh hali ile ilerliyordum. Hayalimde canlandırmıştım onu, hakkında duyduklarıma dayanarak. Acaba hayal ettiğimin aksine olumsuz bir şahsiyet ile karşılaşır mıyım endişesi ile adımlarım yavaşlıyordu. Çünkü onu görmek istediğim bir şekilde hayal etmiştim ve bunun aksi ile karşılaşabilme korkusuydu adımlarımı yavaşlatan.

Kafamda ve ruhumda ona dair karmakarışık duygular içerisinde huzuruna vardım. Daha kendisi ile konuşmadan, gözlerindeki ışıltı ve yüzündeki güven veren tebessüm, hayal kırıklığına uğramayacağımın işaretlerini vermişlerdi bile. Kısa bir hasbihalin akabinde, hayalimin üstünde bir kişi ile karşılaşmanın verdiği haz ile ayrılmak zorunda kalmıştım Seyda’mın huzurundan.

Daha önce hayalimdeydi sadece, oysa şimdi gönlümde, yüreğimdeydi artık. Onu bir daha görebilme ihtimalimin zayıflığı beni üzerken, şahsiyeti ile sevgisini kalbime hiçbir silginin silemeyeceği bir kalem ile yazdığına seviniyordum.  Hayata bakış açım değişmişti. Kitaplardan ve yahut da değişik kaynaklardan hayat hikâyelerini okuyup gıpta ettiğim erdem sahibi insanlardan biri ile tanışmıştım.  

Aradan birkaç ay geçmişti ki Seyda’m ile yollarımız diyar-ı hicrette kesişmişti. Mücadelenin, Hakkı hâkim kılmaya çalışmanın yeri, zamanı, sınırı yoktu, onu anlamıştım, Seyda’mla tekrar vuslata erince gönlüm…

Seyda’mın ailesinden, dava arkadaşlarından ayrılmak zorunda oluşu ve hicretin zorluklarının olumsuz etkileri beni üzerken, Seyda’m ile aynı karede olmanın inanılmaz hazını yaşıyordum.

Seyda’m sürekli okuyor ve araştırıyordu. İslam ümmetinin içine düştüğü durum onu çok rahatsız ediyordu, Müslümanların günümüzde içine düştükleri çıkmazlardan nasıl kurtulabileceklerinin yollarını arıyordu hep. Bu çıkmazları çıkılabilir kılmak, düşünce tutukluğuna yakalanmış kişilerin düşünce ufuklarının açılmasına yönelik çalışmalara öncelik vermekti tüm derdi.

Müslümanlar, parça parça olmamalıydılar, farklı isim, farklı grup, farklı ülkelerde ve farklı mücadele biçimleri benimseyen Müslümanlar, birbirlerinin eksileri değil, birbirlerinin artıları üzerinde konuşmalıydılar, birbirlerini olduğu gibi kabul etmeliydiler.

Seyda’m ile kaldığım süre içerisinde, Seyda’mın endişelerini bilmeme rağmen, hicret sebebini bilmeme rağmen, kendisinden yaşana gelen ve olabilecek sorunlara dair çözümler bekleyen gönül dostlarının olduğunu bilmeme rağmen, zaman zaman okuduğu kitapları kıskanırdım. Küçük bir çocuk misali Seyda’mın bütün ilgisini bana vermesini istiyordum. Çünkü Seyda’mla sohbet etmek, bülbülün gül ile visali gibiydi benim için, gülistanda can ile cananın dolaşması gibiydi, saatlerce dizüstü, dizlerinin dibinde oturabilir ve saatlerce ağzından çıktıkça kafamın içinde düğümler haline gelen problemleri darmadağın eden şekerden tatlı sohbetini dinleyebilirdim.

Bir süre sohbet ettikten sonra kendisinin zamanını bu kadar almamam gerektiğini, bu hakkımın olmadığını düşünüp, kendisinden müsaade aldıktan sonra odama çekilirdim. Bu hal bir süre devam etti, ta ki firaq anı gelip çatana kadar.

Ayrılma anı yaklaştıkça, hasret ateşinin kıvılcımları da sol tarafımda atmaya başlıyordu. Acaba hiç gitmese miydim, oturup Seyda’mın dizlerinin dibinde otursa mıydım? Ancak Seyda’mın da tavsiyesi üzerine yüreğimi orda bırakıp sılaya dündüm. Aslında sılam ile gurbetim birbirine karışmıştı, gurbetim sılam, sılam gurbetim olmuştu. Seyda’mın yanı sılam olmuştu, ondan ayrılmak ise gurbetim.

Seyda’mın rahatsızlığını öğrenmenin verdiği sıkıntıyla Seyda’mla helalleşip ayrıldım. Bahar olan gönlüm, hazana dönmüştü. Dalından koparılmış gül gibi solmuştu yüzüm, bir daha görüşebilmemizin çok zor olduğunu biliyordum.

     “Bınaréfırqetésühtımjıferqé ser hetapéda

     Xedengağefleténühtımjıberqa Lamia téda”

Ceziri’nin dediği gibi ayrılık ateşi ile yanmıştım, başımdan ta ayaklarıma kadar. Bundan sonra Seyda’mı bir defa daha gördüm, ancak son gördüğümde o, asıl olana, rengi gerçek olana, vuslata layık olanlara, Hakka, hakkın dostlarının yanına yürümüştü. Bize de dünyaya nasıl bakmamız gerektiğini, körelen düşüncelerin önünü nasıl açmamız gerektiğini öğreten yazılarını bırakmıştı.

Gönlü gönlümüz, ufku ufkumuz, yolunun yolumuz olması dileğiyle Seyda’mı rahmet ile anıyorum.

ÖZE DÖNÜŞ DERGİSİ SAYI 8

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Öze Dönüş | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : Van Öze Dönüş Der Tlf: 432 212 10 18 | Haber Scripti: CM Bilişim