• BIST 9935.96
  • Altın 2959.844
  • Dolar 34.6251
  • Euro 36.7015
  • İstanbul 9 °C
  • Ankara 2 °C
  • Van -1 °C

İSTİŞARE HATALARI MİNİMİZE EDER, DOĞRULARI ÇOĞALTIR*

Ömer Faruk Demir

 

İstişare”, “meşveret” ve “müşavere” kelimeleri aynı kökten gelir ve hepsi de aşağı yukarı aynı manayı verir.

 

 Yani İstişare, hakkında nass olmayan konularda ya da nass varsa, o nassın nasıl uygulanacağı ile ilgili yapılabilir.

İstişare, herhangi bir konuda doğruya ulaşmak veya yaklaşmak için bir başkasının görüşüne başvurmak demektir.

 İstişare, herhangi bir konuda en doğru metot ve çözüme ulaşmak, en uygun kararı almak için bilgisine, uzmanlığına, ahlâkına güvenilen kişi veya kişilerle görüş alışverişinde bulunmak demektir.Yine aynı kökten türeyen “şura” kelimesiyle de daha ziyade “istişare için toplanma” veya “istişare eden topluluk” kastedilir.

Allah u Teala  insanı fiziksel, işitsel, görsel, zihinsel... olarak sınırlı yaratmıştır. İnsanlar kendi gücünü kullanarak herşeyi yapabilmesi mümkün değildir. İnsan öyle güzel yaratılmıştır ki, hayatı devam ederken durağanlık, zihinsel  boşluk asla kabul etmez. Bunun için fıtratı gereği hep ileriye gitmek zorunda. Bundan dolayı insan hep doğruyu bulma hususunda arayış içinde olmalıdır. İstişareler bu doğrulara ulaşmak için kullanılmalıdırlar.

İstişareler hataları, yanlışları minimize etmek, doğruları maximize etmek içindir. İstişarenin amacı, insan için en ideal olanı yakalamaktır.

"Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever." (Bakara:159 (

İstişare, idare ve yönetim kadrosunda bulunan insanları ilgilendiren ilahi buyruktur. Ayetin evvelinde insanlara kaba değil, yumuşak huylu davranmasını, affedici olmasını ortasında iş hususunda onlarla müşavere etmesini, ahirinde karar verdikten sonar da Allah'a tevekkül etmesini buyurmaktadır. Tam ilahi bir yöntem söz konusu.

İnsana gereken değeri veren bir yöntem. Allah'tan yolu yordamı (vahy) almasına rağmen, Allah'ın herşeyi bilmesine, yaratmasına rağmen insanının görüşlerine değer verilmektedir. Bu yöntem insanın değerli bir varlık olduğunu, değer verilmesi gerektiği anlamına da gelmektedir.

istişare; İnsana birlikte yaşamayı, yardımlaşmayı, el ele vermeyi öğretir.

istişare; bilginin, aklın, tecrübenin  paylaşımını sağlar.                                                                                                               İstişare; insana sunulan en önemli bir yoldur. İstişarelerde  amaç güzeli yakalamaktır, en mükemmele ulaşmaktır. Bu yolda çaba sarf etmektir.

İstişare; alınan kararlarda hatayı en aza indirir. İstişare; mes'uliyeti bir kişinin omuzlarından alır istişarede bulunan insanlar arasında paylaşır.  Böylelikle doğrular da yanlışlar da paylaşılmış olur.

İstişarenin en önemli aracı, konuşmak ve dinlemektir. İstişarede bulunacak insanların konuşmaları ve birilerinin de bu konuşanları dinlemeleridir. Yani birbirimizi anlamanın, bir araya gelmenin, medeni insanlar gibi doğruyu bulabilmenin en güzel yoludur konuşmak ve dinlemek.   Konuşmak unutulduysa veya terk edildiyse savaş başlar. Bu da kan ve gözyaşı demektir.

"Sözola kese başı, söz ola kese savaşı".

Bizde söz bitmiş olabilir, ama sözlerin en güzeli ilahi kitabımız elimizde. Ona sımsıkı sarıldığımız müddetçe delalete düşmeyeceğimiz müjdesi verilmiş bize.

 Toptan Allah'ın ipine sarılın. Bölünüp parçalanmayın".                                                                        İlahi buyruk havada kalmamalı, gereği yerine getirilmelidir.

 Kırk yıldır birbirleriyle savaşan müslümanlar var. Kitabı da kaybettiler, sünneti de. Herkes haklı. Her cemaat kendini haktan görür, diğerini sapkın ilan eder oldu.  Bu gidişata dur demenin en önemli yollarından biri istişaredir.                                                                                                         

''(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, aralarında yardımlaşanlar içindir." (Şura 36,39)

Ebu Hüreyre'nin (r.a.), “dostlarıyla Rasulullah’tan daha fazla istişare eden bir kimse görmedim.” dediği haber verilir. Esasen vahye mazhar olması ve fetaneti sebebiyle Allah Rasulü s.a.v.’in istişareye, diğer insanların görüş ve tekliflerine ihtiyacı yoktu. Buna rağmen istişareye memur edilmesi, ulemamızın da belirttiği gibi, ümmetine bu hususta da örnek olmak, onları teşvik etmek içindir.

 Hz. Muhammed (s.a.v), kendisine ilk vahiy geldiğinde durumu eşi Hz. Hatice ile paylaşmış ve onun önerisiyle Varaka isimli din bilginiyle görüşmüş, istişare etmiştir.

     Hz. Ali, Peygamberimizin kızı Fatıma ile evlenmek istiyordu. Durumu Peygamberimize bildirdi. Bunun üzerine Peygamberimiz konuyla ilgili kızı Fatıma'ya ve diğer aile üyelerine danışmış ve yapılan istişare doğrultusunda karar vermiştir.

     Bedir Savaşında arkadaşlarının görüşleri doğrultusunda ordunun konumunu değiştirmiştir.

     Gatafan kabilesinin savaş tehdidinden kurtulmak için Medine'de yetişen hurmanın üçte ikisini vererek barış yapmak istemiş, ancak arkadaşlarının bunu uygun görmemesi üzerine vazgeçmiştir.

     Hendek Savaşında, yapılan istişare sonucu Selman-ı Farisi'nin görüşü doğrultusunda şehrin (Medine) etrafına hendek kazılmıştır.

     Uhut Savaşında savunma mı, meydan savaşı mı yapılacağı konusunda istişare etmiştir.

 Hz. Ömer Şam'a giderken yolda veba salgını olduğunu öğrenince yola devam edip etmemek konusunda muhacirlerle istişare etmiş. Anlaşma olmaması üzerine ensarla görüşmüş. Yine netice çıkmayınca ilk muhacirlerden Kureyş büyükleriyle müşavere etmiş ve onların geri dönme yolundaki teklifini kabul ederek mahiyetiyle birlikte geri dönmüştür.

İslam ümmeti, hayati önem arz eden "ilahi buyruklarda" (okumak, adaletli olmak, sevmek, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma...) olduğu gibi, "istişare et" ilahi buyruğu karşısında da kayıtsız kalmış, bu ilahi görevi hakkıyla yerine getirememiştir. Ve bunun sonucunda da paramparça olmuş, başsız, kolsuz, gövdesiz, bir ümmet ortaya çıkmıştır. Müslümanlar inim inim inlemekte, çocukları katledilmekte, çocukları çeşitli çetelerin mezesi durumuna gelmektedir. Bu sorumluluğun altından hiç kimse kalkamaz. Müslümanlar aslına dönmeli, bu gidişata dur demelidir.

Peygamber efendimiz (s.a.v):

"Danışan asla pişman olmaz."

''Bir millet işlerini danışma ile yürüttüğü sürece zillete düşmez.

 İşte şeref bulmanın, zilletten kurtulmanın ilacı.

Bugün beşeri sistemler bile istişareye  çok önem vermişler. İstişareyi, müsteşar, müşavir, danışmanlık gibi şubelerle kurumsallaştırmışlardır. Başta devleti yönetenlerin, yöneticilerin siyasi, iktisadi, askeri... Onlarca danışmanları vardır.

İstişareye verilen önem asırlar önce belirtilmiş ve bunun uygulanması ilahi buyrukla bizlere bildirilmiştir.

     İstişare, ilahi bir buyruktur. Aynı zamanda ibadet hükmündedir. Müslümanlar bu ilahi emrin gereğini yerine getirmelidir.

İslam ümmetinin birbirinden uzaklaşmış, iletişimleri kopmuş halleri, bir araya gelemeyişlerinden dolayıdır. İbadetlerin toplumsal yönü unutulduğundan kaynaklanmaktadır.

ÖZE DÖNÜŞ DERGİSİ SAYI 8

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Öze Dönüş | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : Van Öze Dönüş Der Tlf: 432 212 10 18 | Haber Scripti: CM Bilişim