• BIST 8740.24
  • Altın 2234.833
  • Dolar 32.3364
  • Euro 35.1115
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 6 °C
  • Van 3 °C

“ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” VEYA ARAKAN MESELESİ

“ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” VEYA ARAKAN MESELESİ

 

 

 

 

 

 

“ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” VEYA ARAKAN MESELESİ

Myanmar Birleşik Cumhuriyeti’nin bir eyaleti olan Arakan’da yıllardır devam eden insanî dram, son günlerde yeniden gündemleşmeye başladı. Yaşanan drama dikkat çekilmesinde Türkiye’nin önemli katkıları ve bölgeye insanî yardımların ulaştırılması konusunda Türkiye’deki STK’ların takdire değer girişimleri oldu.

İkinci dünya savaşından beri “dinî temizlik ve kültürel soykırım”ın yaşandığı Arakan’da, yaklaşık iki milyona yakın Arakanlı Müslüman çevre ülkelerde muhacir konumunda yaşıyor ve oldukça güç koşullarda yaşamını idame ettirmeye çalışıyor.

Arakan’da yaşanan trajedi, İslam Coğrafyası’nda ve Dünya Kamuoyunda kendisine yeterince yer bulamıyor. Zengin doğalgaz rezervlerine sahip, Uzakdoğu ticaretinde ve enerji transferlerinde önemli bir üs işlevi gören Arakan; Çin, Hindistan ve ABD gibi küresel aktörlerin güç mücadelesi arasında adeta unutuluşa terk edilen/görünmezleştirilen bir bölge.

Kendi kaderine ve küresel hegamonik güçlerin insafına terkedilmiş bir bölge Arakan Coğrafyası…

Bütün önemli sorunlarımızda olduğu gibi Arakan meselesinde de, oyunu kuran, hamleleri tayin eden ve stratejiyi belirleyenler yine İslam Dünyası ve Müslümanlar değil…

“İslam Dünyası” dediğimizde 63 ülkeden ve 1,5 Milyar dolayındaki Müslüman potansiyelden söz ediyoruz. Bu devasa potansiyel, Müslümanların jenoside tabi tutuldukları, tehcire zorlandıkları, temel insanî haklardan yoksun bırakıldıkları Arakan sorununda bile etkili ve sonuç alıcı adımlar atmaktan maalesef ki yoksun.

Bu tablo, sürdürülebilir bir tablo değildir. Bu “öğrenilmiş çaresizlik”, Arakan örneğinde somutlaşan ve diğer sorunlarımızda da karşılaştığımız hazin bir psikolojik tutumdur.

Filistin, Suriye, Çeçenistan, Afganistan, Irak gibi bölgelerde ve diğer Müslüman coğrafyalarda yaşanan sorunların temelinde, İslam Dünyasında görülen söz konusu psikolojik tutumun ve kolektif hareket yoksunluğunun izlerini görmek mümkün. Mezkûr sorunların yanı sıra; İslam Dünyası’nın üst-çatı örgütlerinden yoksun olması, ulusal sınırlara hapsolmuşluğu, etnik ve mezhep temelli bölünmüşlüğü ve emperyalist dizayn politikalarıyla İslam ülkelerinin

başına getirilmiş yönetimlerin etkisinin, sorunlarımızı daha da derinleştirdiğini belirtmek durumundayız.

Arakan meselesine dikkat çekme konusunda Birleşmiş Milletler’e çağrıda bulunmak ve Batılı güç odaklarından soruna müdahil olmaları için yardım talep etmek, İslam Dünyası’nın içerisinde bulunduğu acziyetin üzücü bir göstergesidir.

Siyasi ve askerî müdahale konusunda Birleşmiş milletler, NATO veya başka bir pakttan yardım talep etmek, sorunun müsebbiplerine veya suç ortaklarına ricada bulunmak ile aynı anlama gelmektedir.

Arakan Meselesi ve İslam Dünyası’nın diğer kronik sorunlarının çözümü için daha “büyük bir ideale ve perspektife” yönelinmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Kendi “işbirliği mekanizmalarını” geliştirmiş, ortak “üst çatı” örgütlenmesine sahip ve ortak askerî gücü olan bir İslam Dünyası idealinin/düşüncesinin daha fazla işlenmesi ve gündemleştirilmesi taraftarıyız. Aksi halde bugün, Arakan’da ve Müslümanların yaşadıkları diğer topraklarda karşılaşılan sorunların kalıcı ve adil olarak çözümünün mümkün olmayacağını; mevcut sorunların daha da karmaşık ve dramatik bir hâl alacağını üzülerek ifade etmek zorundayız.

 

 

             

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Öze Dönüş | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : Van Öze Dönüş Der Tlf: 432 212 10 18 | Haber Scripti: CM Bilişim