• BIST 9524.59
  • Altın 2504.807
  • Dolar 32.5602
  • Euro 34.555
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 10 °C
  • Van 7 °C

Kur'an'da Örnek Kadınlar

Zeki Savaş

 “Allah'ın velilerinden birine yakın olmak, onunla akraba bağına sahip olmak, insanı Allah'ın azabından ve cezalandırmasından kurtarmaz. Allah'ın kullarına rahmeti, belirli kurallara bağlıdır. Peygambere yakınlık, iman etmemiş insanı kurtarmaya yetmeyeceği gibi, kâfire yakınlık da iman etmiş insana zarar vermez.

 

 

Allah u Sübhanehu ve Teala, Kur'an'da küfür üzere olanlara ve iman üzere olanlara örnek verirken örnekleri erkeklerden değil, kadınlardan seçmiştir. Örnekleme konusu, iman ve küfür olduğu için, konu kadın veya erkeğe özgü olmayıp bütün beşeri ilgilendiren külli bir mevzudadır. Dolayısıyla buradaki kadın üzerinden yapılan örnekleme de kadınlara özgü olamamaktadır. Örnek gösterilen dört kadın, bütün zaman ve mekânlardaki bütün insanlar için örneklik teşkil etmektedir. Örneklemenin kadın üzerinden yapılmış olması, kadının rolü ve misyonu hakkında derin düşünmeyi gerektirmektedir.

Bazı rivayetlerde ilgili ayetlerin nüzul sebebiyle ilgili konunun Peygamber'in (s.a.v.) eşleriyle ilgili olduğu söylense de ayetlerde bu konuya işaret edilmemiştir. Kaldı ki, nüzul sebebinin özel olması, anlamın umuma şamil olmasına engel teşkil etmemektedir.

Tahrim Suresinde geçen bu örneklemelerden ilki, küfre sapanlarla ilgilidir. İlk önce kötü örnekler verilmektedir:

"Allah, küfre sapanlara, Nuh'un ve Lut'un eşlerini örnek olarak verdi. İkisi de kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikâhları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, onlara (kocaları) kendilerine Allah'tan gelen hiçbir şeyle yarar sağlayamamıştı. İkisine de 'ateşe diğer girenlerle birlikte girin' denildi." (Tahrim:10)

Bu ayetle ilgili birkaç hususa işaret etmek gerekiyor:

Allah'ın velilerinden birine yakın olmak, onunla akraba bağına sahip olmak, insanı Allah'ın azabından ve cezalandırmasından kurtarmaz. Allah'ın kullarına rahmeti, belirli kurallara bağlıdır. Peygambere yakınlık, iman etmemiş insanı kurtarmaya yetmeyeceği gibi, kâfire yakınlık da iman etmiş insana zarar vermez. Firavun'un eşi olmanın Asiye'ye zarar, Hz. Lut ve Nuh'un eşi olmanın onlara fayda vermediği gibi.(1)

Bir diğer ifadeyle başkasının salahı müfside fayda, başkasının fesadı muslihe zarar veremez.(2)

Peygamber eşleri olan bu iki kadın, iki büyük peygambere ihanet ediyorlar. Buradaki ihanet, iffetten uzaklaşma manasında, eşlerini aldatma anlamında değildir. Çünkü bu iki kadın, peygamber eşleriydiler ve hiçbir peygamberin eşi iffetsizlik yapmaz, yapamaz. Çünkü peygamberin şe'nine yakışmaz. Peygamberimizden (s.a.v) rivayet edilen bir hadiste, "Hiçbir nebinin eşi, iffetsizlik etmemiştir"(3) buyuruyor.

Hz. Lut ve Hz. Nuh'un eşlerinin ihanet etmesi, bu iki büyük peygamberin sırlarını düşmana satması şeklinde gerçekleşti.(4) Rağıb el-İsfahani de ihanet kavramının, emanet ve ahdin zıddı olarak kullanıldığını belirtiyor. Nüzul sebebi de buradaki ihanetin, İsfahani'nin belirttiği manada olmasını gerektirmektedir.

Suyuti, İbn-i Abbas'tan şöyle bir aktarımda bulunur: "Onlar zina etmedi. Hz. Nuh'un eşinin ihaneti, insanlara Nuh'un deli olduğunu söylemesiydi. Hz. Lut'un eşinin ihaneti de Hz. Lut'un misafirlerini ihbar etmesiydi."(5)

Allah u Tebareke ve Teala küfredenlere örnek verirken Firavun ve Nemrut gibi maruf ve meşhur erkek kafirlerden örnek vermek yerine iki büyük peygamberin eşlerinden örnek veriyor. Bu iki kadın, peygamber eşleriydiler, peygamberin evinde yaşıyordular, ama kendilerine verilen nimetin kıymetini bilmediler, eşleri olan peygamberlere iman etmek yerine onların aleyhinde faaliyette bulundular. Peygamberin eşi olup iman etmemeleri, iman etmedikleri gibi eşleri olan peygamberlerin aleyhinde çalışmaları, negatif yönde çarpıcı örnek haline getirmiştir söz konusu iki kadını.

Bu iki olumsuz örneğe karşılık yine iki kadın, müminlere örnek gösterilmektedir.

"Allah, iman etmekte olanlara da Firavun'un karısını örnek olarak verdi. Hani demişti ki, 'Rabbim! Bana kendi katında, cennette bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."(Tahrim:11)

Maruf olan bilgiye göre Firavun'un eşinin adı Asiye'dir. Hz. Musa'nın sihirbazlar karşısındaki mucizesini görünce, iman ediyor ve imanını Firavun'dan gizliyor. Firavun, durumdan haberdar olunca, eşini imandan döndürmeye çalışıyor, ama bir türlü muvaffak olamayınca onun kızgın güneşin altında el ve ayaklarından çivilenmesini, göğsünün üzerine de büyük bir taşın konmasını emrediyor. Ölüm anı gelince Asiye şöyle dua ediyor: "Rabbim! Bana kendi katında, cennette bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."

Müminlere örnek gösterilen birinci kadın Firavun'un eşi Asiye'dir. Döneminin en güçlü insanlarından biri ve tanrılık iddiasında bulunan birinin sarayında yaşayan Asiye. ‘Firavun'un eşi olduğuna göre, kendisi de dönemin burjuvazisinden, saygın ailelerinden olsa gerek. Ama Hz. Musa'ya iman ediyor.'(6)

Firavun gibi birinin siyasi iktidarına, askeri gücüne, ekonomik kudretine isyan etmek, hem de onun eşi olarak bu isyanda bulunmak, dile kolaydır. Hz. Musa, Firavun'a tevhidi mesajı götürmekle emrolunduğunda, kardeşi Harun'u da yardımcı olarak istemişti. Firavun, hafife alınabilecek bir rakip değildi. Asiye, tek başına imanının gücüyle Firavun'u karşısına alma cesaretini ve metanetini gösteriyor. Hem böyle tarihi bir cesareti gösterebilmek hem de o muhteşem saray yaşamını ve makamını elinin tersiyle itebilmek, çok ama çok zor bir çıkıştır. Bu yüzden olsa gerek Allah onu iman eden tüm mü’min erkek ve kadınlara örnek olarak gösteriyor.

İman edenler için verilen ikinci örnek, Hz. Meryem'dir.

"İffetini koruyan İmran'ın kızı Meryem'i de (örnek kıldı). Böylece biz de ona kendi ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı." (Tahrim:12)

Hz. Meryem, iffetiyle öne çıkıyor ve Allah u Teala onu Hz. İsa gibi bir peygamberin annesi olmakla ödüllendiriyor. Hz. Meryem örnekliğinden çıkarılabilecek ilk ders, iman etmiş bir kadının iffetli, onurlu, şahsiyetli, namuslu olmasıdır. Bugün kadınları iffetsizliğe teşvik edenler, onuru ve özgürlüğü iffetsizlikte arayanlar, İslami dünya görüşünden ve ilahi değer ve örnekliklerden fersah fersah uzaktadırlar.

Kur'an'da hem iyi hem de kötü yönden örnek gösterilen kadınların özelliklerine dikkat eteğimizde (I) tümü bir şekilde toplumsal ve siyasal gelişmelerin merkezinde yer almaktadırlar. (II) Tümü aile sahibidirler. (III) Tümü iffetli, namuslu kadınlardırlar.

Sonuç: İster iman üzere olsun ister küfür üzere olsun, siyasallaşmak, sosyalleşmek, toplumsallaşmak için aile mefhumunu dağıtmak, kocayı, çocuğu bırakmak, cinsel meta haline gelmek gerekmiyor. Lut ve Nuh'un hanımları küfür üzerineydiler ama iffetliydiler. İnsanın küfür üzere olması, iffetsiz olmasını gerektirmiyor, meta haline gelmesini gerektirmiyor. Ne var ki, bir asırdır kapitalistler, sosyalistler ve sosyalist artıkları kadının sosyalleşmesi ve özgürleşmesi adı altında köleleşmesini ve cinsel meta haline gelmesini zer, zor ve tezvir şeklindeki şeytani yöntemlerle toplumlara telkin veya dayatma çabası içindedirler.

 

Kadın ve aileye çapraz saldırı

Ülkemizde kadın ve aile çapraz saldırı altındadır. Bir yandan televizyon kanalları yayınladıkları dizi filmler ve muhtelif programlarla kadını cinsel meta haline getirme, iffetsizleştirme, aile mefhumunu dağıtma, kadın-erkek ilişkilerindeki ilahi kriterleri anlamsızlaştırma ve bu sınırları aşmayı normalleştirme yönünde her geçen gün daha bir pervasız yayın yaparken ve insanlar için olumsuz örnekler yaratırken, öte yandan Kürdistan bölgesinde de PKK, kadını özgürleştirme adına onu ailesinden ve değerlerinden uzaklaştırarak komünleştirme yönünde hem propaganda yapmakta hem de zor kullanmaktadır.

İffeti anlamsızlaştıran ve aile mefhumunu dağıtan toplumlar komünleşir. Oysaki komün yaşam hayvanlara özgüdür, insanlara değil. Kadının özgürlüğü adı altında karşıt kutuplar tarafından yürütülen zor ve tezvir siyaseti, kadını özgürleştirmiyor. Aksine kadını da erkeği de bir yönüyle hayvanlaştırıyor, bir diğer yönüyle de hayvandan aşağılaştırıyor. Çünkü hayvanlar komün yaşama sahip olsa bile onlardaki cinsel ilişkiler başıboş ve kuralsız değildir. Hayvanlar, yaratılışlarının gereği, yaratılışlarının amacı doğrultusunda, varlıklarına yaratıcı tarafından kodlanmış kodlara uygun hareket ediyorlar ve o kodların dışına çıkmıyorlar, çıkamazlar. Hayvanlar âlemindeki cinsel ilişki kuralsız, kaidesiz ve başıboş değildir. Örneğin birçok hayvan grubunda cinsel duygu ve ilişki, yılın sadece belirli bir ayında açığa çıkar. Bu kuralı o hayvanların kendisi koymamıştır, Yaratıcı tarafından onların varlığında kodlanmıştır.

İnsan akıl ve irade sahibi bir varlıktır. İnsanın çift yaratılması ve cinsel duyguları, yaratıcının koyduğu kevni kurallardandır. Fıtri olan duyguların hayatın devamı ve selameti için nasıl ve hangi kurallar içinde yerine getirilmesi, insanı yoktan değil, vardan var eden Allah tarafından belirlenmiştir.

Cinsel ilişkiler ve kadının konumunu ilahi bildirimlerin dışına taşıyan, kuralsız bir güzergâha çeken, bunu özgürlük adına, ister zorla ister dizi filmlerle değiştirmek isteyenler, gerçekte insanı hayvanlar düzeyine de taşımıyor; hayvanlardan çok daha aşağı bir düzeye taşıyor demektir. Fıtratı dışlayan, yaratıcının insanın salahına ve felahına dair koyduğu kuralları görmek, duymak, kavramak ve anlamak istemeyenler, hayvandan daha aşağı bir derekeye düşer. "Onların kalpleri vardır da onlarla kavramazlar; gözleri vardır da onlarla görmezler; kulakları vardır da onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da sapkındır."(Araf:179)

Sol gelenekten gelen örgütler telkin ve zor yöntemlerini birlikte kullanarak kadınların fıtratıyla oynuyor, kadın-erkek ilişkilerini inhirafa sürüklüyor. Televizyon kanalları da yumuşak ve şeytani yöntemlerle aynı sapmayı normal yaşam biçimi haline getirmeye çalışıyor.

İki taraf da aynı işi yapıyor. Sadece yer yer yöntem farkını taşıyorlar. Üstelik bu kanalların bir kısmı siyaseten muhafazakâr iktidar yanlısı bir çizgi de izliyor.

Sol örgütler bu yozlaşmayı kısmen ülke, hassaten Kürdistan bölgesinde icra ederken, medya kanalları bu tahribatı Ortadoğu sathında icra ediyor. Sözü edilen diziler Arapça ve Farsça'ya çevrilerek tüm Arap ülkeleriyle İran'da yayımlanıyor. (İran'da Avrupa ve Amerika'dan yayın yapan muhalif kanallar vasıtasıyla gece gündüz yayınlanıyor.)

Kadını yozlaştıran medya organları, yakaladıkları her fırsatta PKK'yı kadın-erkek ilişkileri üzerinde vurmaya çalışırken, kendileri yozlaştırmanın daniskasını icra etmektedirler. Tencere ve kapak misali birbirlerinden siyahtırlar.

 

Aile, kadının toplumsallaşmasına engel midir?

Kadının toplumsal rol üstlenmesi için eşini ve çocuklarını terk etmesi, ailesini imha etmesi, cinsel açıdan da komün bir yaşamı benimsemesi neden ve niçin gerekli olsun? Eğer kadının toplumsallaşması böyle davranmasını gerektiriyorsa, erkeğin de aynı şekilde davranması çok daha doğal ve gerekli olmaz mı? Kadın ve erkekten biri veya ikisi böyle davrandığı zaman ortada ne aile ne de nesil kalır. Aile mefhumunu yitiren toplum, temelden çürümeye başlar.

Ailevi sorumlulukla, aile düzeniyle, iffetli ve namuslu bir yaşamla toplumsal sorumluluğu üstlenmek birbiriyle çelişmediği gibi, birbirini tahkim edicidir. Kadın ve erkek aile sorumluluğuyla birlikte, onurlu ve iffetli bir yaşamla toplumsal sorumluluk üstlendiğinde gerçek verimi alabilirler. İnsanı yaratan Allah, insanı ailesinden ve toplumundan sorumlu kılmıştır. Bu türden bir sorumluluk hem insanın fıtratına uygundur hem de insanın takatinin dışında değildir. Aksini telkin, terviç edenler ve bunu şeytani yöntemlerle uygulamaya çalışanlar, insan fıtratının aksine bir güzergâhta yol alıyorlar demektir.

Fıtrata aykırı uygulamalar daim olmaz. Sovyetler Birliği 70 yıl boyunca bir yandan din adına ne varsa imha etmeye çalıştı, aileyi ve özel sermayeyi yok ederek, toplumu komünleştirerek komün bir toplum oluşturmaya çalıştı ve bu amaç uğruna milyonu aşan insan öldürdü. Oysaki din, aile ve özel mülkiyet duyguları insan fıtratına yaratıcı tarafından konmuştur. 70 yıl sonra Sovyet rejimi tarihin çöplüğünde yerini almaya başladığında, Rusya'da İncil patlaması yaşandı. Fıtrata aykırı uygulamalar daim olmaz ve bir yerde ters teper.

 

Kadın-erkek eşitliği

İnsan türünü oluşturan kadın ve erkek, değerler itibariyle birbirine eşittir. Birinin değeri ötekinden az veya çok değildir. Ama hayatın devamı için fıtratlarının gereği üstlenebilecekleri rol ve misyon itibariyle kadın ile erkek birbirinin tamamlayıcısı, mükemmeli ve tekmil edicisidir. Yani erkek kadından, kadın da erkekten üstün değildir. Bu ikili birbirine eşit de değildir. İkisi de tek başına eksiktir. Kadın ile erkeğin her biri tek başına hayatı sürdürmede eksik kalır, hayatın gerektirdiği bütün rolleri üstlenmede yetersiz kalır, zorlanır. Fıtri ve ilahi kurallar çerçevesinde bir araya geldiklerinde hayatı karşılayacak donanıma ulaşırlar, kemale erirler.

Kadını erkekleştirmek veya erkeği kadınlaştırmak, insanın doğasına, fıtratına ve yaratıcının vaz ettiği kurallara aykırı olduğu için sapkınlıktır, beşer hayatını tehdit eden büyük tehlikeleri içermektedir.

İslami duyarlılığı olan birey ve topluluklar Hz. Meryem, Asiye, Hatice, Fatma, Zeynep ve daha nice örnek kadın şahsiyetleri model olarak öne çıkarmak, günün koşullarına uyarlamak, pratik yaşamda buna imkân ve zemin hazırlamak, kadınların onur ve iffetlerini koruyarak toplumsal rollerini ifa etmelerine dönük sorumlulukları yerine getirmek, ailevi ve toplumsal sorumlulukların bir arada nasıl yürütülebileceğine dair örneklikler oluşturmak, yıkıcı saldırılara karşı teorik ve pratik olarak inşa edici bir yol izlemekle mükelleftir. Aksi halde çapraz ateş altına alınmış olan kadın üzerinde oluşturulmak istenen tahribat, bir gün gelir herkesin evini harab eder.

**

 

Kaynakça

1) Allame Tabatabai, el-Mizan, c:19, sh:358 ve Süyuti, el-dürrü'ü el-Mensur, c:6, sh:377

2) 'el-Fahr'ü el-Razi, c:11, sh:45

3) Mekarım-e Şirazi, Nasır, el-Emsiletu fi Tefsir-i Kitabillah el-Münezzel, c:18, sh:462

4) a.g.e. c:18, Sh:462)

5) Süyuti, el-dürrü'ü el-Mensur, c:6, sh:377

6) Ayetullah Hamanei, Seyyid Ali, Katra ez Derya Nişan Midehed, sh:146

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Öze Dönüş | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : Van Öze Dönüş Der Tlf: 432 212 10 18 | Haber Scripti: CM Bilişim