• BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 20 °C
  • Van 7 °C

"KULLUK YÜRÜYÜŞÜ" semineri verildi

"KULLUK YÜRÜYÜŞÜ" semineri verildi
Diyarbakır Öze Dönüş Derneğimizde 14.03.2015 cumartesi saat: 19:00 da Murat YILDIRIM Hocamız tarafından KULLUK YÜRÜYÜŞÜ konulu seminer verildi.

Murat Hocamız seminere dua ile başlayarak şöyle devam etti;

Evrendeki canlı-cansız her şeyde ölçülü ve dengeli muazzam bir hareketlilik vardır. Maddeleri oluşturan atomlarda, insanı oluşturan dokular ve dokuları oluşturan hücrelerde sürekli bir hareket vardır. Dünya, ay, güneş ve yıldızlar kendi yörüngesinde bir hareketlilik içinde kozmik yürüyüşe ayak uydurmaktadır. Evrendeki bu kozmik yürüyüş,  iradeli varlık olma ayrıcalığına sahip insanı kulluk yürüyüşüne davet etmektedir.

Peygamberimiz “Ey örtülere bürünen kalk.” emri ile yürüyüşe başlamış ve son nefesini verirken Usame b.Zeyd komutasındaki ordunun yürümesini emretmiştir.

Kötülerden şikâyet eden iyi insanların, şikâyeti bırakıp “kalk ve uyar” emrini yerine getirmesi gerekir. Her pasif iyi aynı zamanda aktif kötünün teşvikçisidir.

Yürüyüş niyeti taşıyan her kulun ilk yapacağı şey hazırlanmaktır. Hazırlıksız çıkılan uzun hayat yolculuğunda hedef yakalanamaz ve yürüyüş tamamlanamaz. Yapılacak hazırlık eğitimlerinde yol haritası, yürüyüş bilinci, programı ve ahlakı, yolculara kazandırılmalıdır.

İbadetlerin hikmetlerinden en önemlisi kulluk yürüyüşünü aktif tutmak ve zindelik yakalamaktır. Namaz, oruç, infak, cihad, davet vb. birçok ibadet hakkıyla yerine getirildiğinde, kulluk yürüyüşü asla aksamaz.

Bu kutlu yürüyüşte asıl amacımız mutlaka başarmak ve kazanmak olmamalıdır. Aslolan yola çıkmak ve sabır ile yola devam etmektir. Bu yürüyüş zaman ve mekânla sınırlı olmayıp, Hz. Adem’den kıyamete kadar devam edecektir. Yürüyenlerin yorulduğu veya yoldan çekildiği yerde Allah başka kullarını devreye sokacaktır.

Peygamberimizin hayatına bakıldığında, yaşamının her kesitinde kararlı yürüyüş tabloları görülecektir. Hira, Taif, Akabe, Sevr, Medine, Bedir, Uhud, Hendek, Mute, Hudeybiye, Mekke, Tebük, Davet Mektupları…

Kulluk yürüyüşünde bugün atılması gereken adımların yarına bırakılmasının vebali çok ağırdır. Atacak bir adımımız varsa üzerimize kıyamet kopuyor olsa bile yinede atmalıyız. Bir kişinin hidayetine vesile olmak dünyalara bedel bir kazançtır. Yüzlerce ev ve otomobile sahip olmaktan daha karlı bir iştir. Bizim ihmalimizden dolayı İslam’a mesafeli duranlar, bize mahşerde davacı olursa nasıl cevap vereceğiz?

Yürüdüğümüz yolda yönümüzü iyi seçmeliyiz. Hayatın her aşamasında karşımıza çıkacak olan “Nereye Gidiyorsunuz?” sorusuna vereceğimiz cevap, malın, mülkün, makamın, şöhretin yolu olmamalıdır. Yolumuz rızık verenlerin en hayırlısı olan Allah’ın yolu olmalıdır. “Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona gittiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”(Cuma 62/11)

Yürüyüşün gerekliliğine inandığı halde bir türlü yola çıkma azim ve iradesini gösteremeyenler genellikle bahane ve mazeretlere sığınırlar. Bu mazeretlerden birisi de kader anlayışıdır. Oturmayı kader bilenler, tembelliklerini kader ile perdelemeye çalışanlardır. Nasip olursa yola çıkarız diyenler, sıra maddi çıkarlarına gelince, işi asla nasibe bırakmazlar ve gece gündüz koştururlar. M.İkbal ne güzel söylüyor “Zayıf Müslüman daima kaza ve kaderi mazeret gösterir. Ama kuvvetli mümin, bizzat kendisi Allahın galebe çalan kazası ve önüne geçilemeyen kaderidir.”

Yürüyüş ehlinde Allah sevgisi olmalıdır. Sevginin ömrü sevilenin ömrüyle sınırlı olduğundan, Allah için sevmek sevgiyi ölümsüzleştirmektir. Bu yüzden sevgimizi kanıtlamalıyız. “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, düşmesinden korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe 9/24)

Yalnızlaşma, günümüz Müslümanlarını bekleyen en büyük tehlikelerden biridir. Toplumsal saldırılara, bireysel savunmayla değil, cemaatle karşı konulabilir.  Cemaatlerde aidiyet kişilere değil, değerlere ve ilkelere olmalıdır. Kalabalıklar içinde erimemek için aidiyet ve cemaatimiz olmalıdır. Cemaatlerin hakkın tek temsilcisi değil, hakikat ailesinin bir parçası olduğunu kabul etmesi, cemaatin değil ümmetin çıkarlarını tercih etmesi, kişileri değil değerleri ve ilkeleri güçlendirmek için çaba içerisinde olması gereklidir.

Yürüyüş ehli gönül verdikleri davanın gönüllüsü olmalıdırlar. Peygamberlerin tamamı gönüllülerden oluşur. Onlar ilahi davete aracılık etmelerine karşılık asla herhangi bir ücret talep etmemişlerdir. Kur’an da bunun çokça tekrarlanması, yürüyüş ehli için  bir tavsiyedir.

Yola çıkanlar, karşılaştıkları olumsuz tablolar karşısında umutlarını yitirmemelidir. Peygamber efendimiz “Müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz, kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz” diyerek umut veriyordu. Sahabenin en sıkıntılı günlerinde inen İnşirah suresinde de “her zorlukla beraber elbet tarifsiz bir kolaylık vardır” denilerek en yüksek dozda umut aşılanıyordu.

Yürüyüş halinde olanlar gıybet, haset ve iftiraya tevessül etmezler. Yol alanın derdi yolculuktur. Yol almayanın derdi ise yol alandır. Yolcuların ayağı sürçer, bileği burkulur, dizi tutulur. Yolcuların bu halleri, oturanlar tarafından gıybet ve haset malzemesi yapılır, yola çıkmamak için mazeret olarak gösterilir. Bu durumda yolcunun yapacağı şey, oturanlara takılıp kalmak değil, yeniden toparlanıp sıratı müstakim üzere yola devam etmektir.

Gölgenin, ekmeğin ve suyun olmadığı bir çölde Hacer annemiz gibi olmalı, Safa ve Merve’ mizi belirleyerek koşmalıyız. Unutmayalım ki bizler sa’yimizi tamamlamazsak İsmaillerimiz susuzluktan helak olacaktır.

Yola çağrı yapıp yürüyüşte görünmeyenler, yürüyüşe katılmak yerine yolcuları tartışıp puan verenler, yürüyüşe katılmayıp sadece yürüyenleri takdir edenler ve bununla teselli bulanlar bekleye dursun. Bizler bu kutlu yolda, arkamıza, sağımıza ve solumuza bakmadan  yürüyüşe devam etmeliyiz. Önemli olan son nefesimizde oturup bekleyenlerden değil yürüyenlerden olmaktır , diyerek semineri tekrar dua ile sonlandırdı.

oze-dns.jpg

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Öze Dönüş | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : Van Öze Dönüş Der Tlf: 432 212 10 18 | Haber Scripti: CM Bilişim