• BIST 8740.24
  • Altın 2234.833
  • Dolar 32.3364
  • Euro 35.1115
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 6 °C
  • Van 3 °C

Ey Genç Adam! Kalk ve Uyar!

DAVUT HOCA

 

 

Ey Genç Adam! Sen ki bir toplumun en gözde, en kıymetli parçasısın, sen ki toplumu, dünyayı şekillendirmede irade kullanabilecek en önemli güçsün. Başta nefsim olmak üzere sana canhıraş bir şekilde sesleniyorum, haykırıyorum ve hatta yalvarıyorum. Gaflet perden iyice kalınlaşmadan, hazır yol yakınken lütfen dinle sesimi. Elindeki bu kıymetli çağı kapatmadan, iş işten geçmeden, treni kaçırmadan gel şu söylediklerime az bir kulak ver. Bugün sana daha önce hiç olmayacak kadar ihtiyaç var. Gel, hem kendin için hem toplumun ve dünya için bir kez daha yol haritanı gözden geçir ve rotanı kontrol et. Hz. Peygamberin(sav) dediği gibi; sana sorulacak “gençliğini nerde geçirdin”!(?) Bir gölün, denizin en kıymetli varlığı olan balıkların sahile vurması gibi sen de toplumun en kıymetli bir varlığı olarak lütfen sahile vurma.

 

Ey Genç Adam! Varımız, yokumuz, tek dayanağımız, en büyük umudumuz. Seni sen yapan değerlerden kopma. Nefsin ve şeytanın oyuncağı, maskarası olma. Yeni yeni terlemiş sakallarından gafletin teri değil abdestin suları damlasın. İçinde cirit atan şehevi duygular, malayani fikirler değil, ümmeti olduğun Muhammed Mustafa’nın sevgisi olsun. En büyük aşkın insi bir varlık değil, seni yoktan var eden ve varlığından haberdar eden Yüce Rabbin olsun. Sevgiyi ve aşkı lütfen yanlış adreslerde arama, aşkı ve sevgiyi sadece hayvani duygulara bağlama, aşkı sadece tene indirgeyip kendini harcama. Senin Leylan sende cinsi duygular uyandıran bir varlık değil, senin asıl Leylan senin sahibin olan ve sevgiyi Vedud ismiyle yaratan Yüce Rabdir. Unutma ki Mecnun da önce görünürdeki cismani Leyla’ya aldanmıştı, ancak gerçeği gördükten sonra “çekil önümden Leyla, ben Leyla’ma gidiyorum” demişti. Sendeki en güzel makamı, en kıymetli varlığın olan Yüreğini gelip geçici, seni helake götürecek sahte kiracılara kiralama. Orayı kimseye kirlettirme, o en kıymetli yeri senin için en yüce varlık olan Rabbine ayır.

Ey Genç Adam! Sana senin gibi genç olan, zalim hükümdarın önünde dikilerek hakkı haykıran Eshab-ı Kehfi hatırlatmak istiyorum. Onlar Rablerinin rızasını gözeterek bir zulüm düzenine başkaldıran geçlerdi. Hatırla ki Hz. Peygamber de(sav), 20 yaşında iken Hilfülfudûl cemiyetine katılmış, bu hareketiyle haksızlığa karşı olduğunu göstermişti. Bunlar yedi delikanlı, adam gibi adam geçlerdi. Az buz gençler değildi.  Bunlar sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşavere heyetindeydiler. Bu gençler putperest olan Hükümdarın inancına girmedikleri için saraydan kaçıp bir mağaraya sığınırlar. (Şunu unutma ki mağaraya sığınma Hz. Peygamberin de hayatında önemli bir ayrıntıdır. Mağaralar İnsanlık direnişçilerinin ortak uğrak noktası olmuştur tıpkı kuyular ve zindanlar gibi. İnsaniliğini ve İslamiliğini hızla kaybeden şu dünyada Müminlerin sığındıkları mağaraları da artık evleri olmuştur.)  “Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.”(1) “Onların olayını sana Biz gerçek olarak anlatıyoruz: Onlar Rablerine inanmış birkaç gençti. Onların hidayetlerini artırmış ve kalplerini pekiştirmiştik. Durup, şöyle demişlerdi: 'Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir, O'nu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız, yoksa and olsun ki, batıl söz söylemiş oluruz. Şu bizim milletimiz, Allah'ı bırakıp O'ndan başka tanrılar edindiler. Onların gerçek olduğuna apaçık delil getirmeleri gerekmez mi? Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir?'(2). İşte Gençlik, işte delikanlılık, hak olan inançları uğruna saraylarda en büyük mevki ve makamları terk edip Rablerinin rızası için mağaraya sığınan gençler. Dünyevi rahatlığı Rablerinin rızası için terk edip canlarını ve makamlarını bu uğurda feda eden Gençler. Böyle bir örneği Allah kendi kitabında tüm insanlığa örnek olarak anlatıyor ve övüyor. Allah’ım! Bu ne büyük bir şeref, bu ne büyük bir makam! Dünyevi hangi makam buna eşdeğer olabilir ki. Geçici, fani mevki ve makamların yanında ebedi olarak Allah’ın kitabında yer alıp ebedi olarak tüm Müslümanlarca gıpta ile anılmak. Var mı bundan yüce ve şerefli bir makam! Asla! Ve insanlık şimdi onların mağarasının kapısındaki Köpekleri olan Kıtmiri hayırla yâd ediyor. Kıtmir bir köpekti. Ashab-ı Kehfin köpeği idi. İstisna olarak cennete gitti. Nuh(as)’ın oğlu bir peygamber oğluydu, kötülerle beraberdi, o da cehenneme gitti. (Şimdi bizler, kim olduğumuza değil kimlerle birlikte olduğumuza bakalım.) Eshab-ı Kehf hadisesi Kur’an-ı Kerim' de ve diğer semavi kitaplarda Bas-ü badel mevt ( Yeniden dirilme ) inancının delilleri arasında gösterilir. O gençler bize yeniden dirilme noktasında en güzel örnektir. Bu dirilme gafletten, ataletten, rehavetten dirilmedir ve Gençliğimiz ancak böyle bir diriliş ile kendilerini ve ümmeti kurtuluşa taşıyabilirler. Ve hemen ekleyelim ki şüphesiz bu diriliş ancak ve ancak Güzel Ahlak ve Namazla Diriliştir.

 Biliyorum, şu zamanda bir gencin kendisini her türlü maddi ve manevi kirlerden koruyabilmesine, buna direnmesine ne şeytanın ne de dostlarının rızası var. Ama şunu unutma ki bu engelleri aşmak her kişinin değil er kişinin harcıdır. Sen de bu ayarda, bu mertebede, bu makamda olmak istemez misin? Gel, şeytan ve dostlarının böyle bir genç olmayı neredeyse imkânsız olarak gösterdiği, ancak Allah’ın yardımı, Hz. Peygamberin örnekliği ve Kur’anın rehberliği ile aslında hiç de imkânsız olmayan bu işi başar. Kır şeytanın bacağını. Biliyorsun ki bir işin zorluğu aynı zamanda o işin çok değerli olması sonucunu da doğurur. Sen Ey Genç Adam! Bu makama talip ol, gönül dünyanı, zihin deryanı temiz tut, göreceksin ki dünyada elinin tersiyle ittiğin bu heva ve heveslerin karşılığını Yaradan hem bu dünyada, hem de diğer tarafta sana fazlasıyla tahmin edemeyeceğin misliyle verecektir. İstersen aç Kuran’a bak, Salih amel işleyerek sabredenlerin akıbetlerinin sahil-i selamet olduğunu göreceksin. “Asra andolsun Gerçekten insan, ziyandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç”(3)

Ey Genç Adam, gel hep birlikte Mus’ab b.Umeyri hatırlayalım. Mekke'nin zengin ailelerinden birine mensup olup, yakışıklı ve güzel giyinen bir gençti. Sırma gibi saçları vardı. Anne ve babası onun üzerine titrerdi. Özellikle, Mekke'nin en zenginlerinden sayılan annesi, oğluna güzel elbiseler giydirir ve güzel kokular sürerdi. Mekkeliler de onu hayranlıkla seyrederlerdi. Bir defasında Hz. Peygamber de onun hakkında şöyle buyurmuştu: "Mekke'de Mus'ab b. Umeyr'den daha güzel giyinen, daha yakışıklı ve nimetler içinde yüzen başka bir genç görmedim." Mus'ab, Mekke'de o günün şartlarına göre zenginlik ve ihtişam içinde yaşarken, bütün bu rahatlıklara rağmen kalbinde büyük bir boşluk hissediyordu. Hz. Peygamber(s.a.s)'in insanları İslâm’a davet ettiğini öğrendi. Bu maksatla sevgili Peygamberimizin bir merkez olarak seçtiği, İslam’ı anlattığı ve o zaman Mekke'de Müslümanların toplandığı Erkam bin Ebi'l-Erkam'ın evine gitti. Resulullahı görür görmez Müslüman oldu. O sırada Mekkeliler, Müslümanlara yoğun bir baskı uyguladığından, Hz. Mus'ab Müslüman olduğunu ailesinden gizlemek zorunda kalmıştı. Ama o, Peygamberimizi(sav) gizlice ziyaret etmeyi de ihmal etmezdi. Ne var ki Osman b. Talha, Mus'ab'ın namaz kıldığını görüp durumu annesi ile akrabalarına bildirmişti. Bunun üzerine akrabaları onu yakalayıp hapsettiler. Mekke'nin bu nazlı ve zengin genci için artık çile dolu zor günler başlamıştı. Hz. Mus'ab şehid edildiğinde kırk yaslarında idi. Bir zamanlar zenginlik ve refah içinde yaşayan bu değerli insanı kefenleyecek bir örtü dahi bulunamamıştı. Hz. Peygamber, yanına geldiğinde Mus'ab b. Umeyr eski bir hırkanın içinde saçları dağılmış, vücudu ise kılıç ve mızrak darbeleriyle parçalanmış bir durumda yatıyordu. Hz. Peygamber üzüntülü bir halde şunları söyledi: "Seni Mekke'de gördüğümde, senden daha güzel giyinen, senden daha yakışıklı kimse yoktu. Şimdi ise, kefen olarak sarılmış hırkadan başın dışarıda kalıyor." Sonra onun için de bir kabir açtılar ve o mübarek sahabeyi de Uhud şehidleri arasına defnettiler. İşte, bolluk ve rahatlık içinde bir hayatı Allah ve Resulü için terk eden bu genç adam o şekilde yaşasaydı ne insanlığın yüreğinde ne de Yaradan’ın katında yer etmeyecek, sıradan bir insan olarak unutulacak, ulaştığı o yüce mevkilere kavuşamadan kim bilir nasıl bir akıbet ile yok olup gidecekti. Ancak o imanı Billah’ı seçerek Hz. Peygamberin iltifatına mazhar olmuş, Müslümanların kalbinde ve dilinde ebediyen unutulmayacak bir yer edinmiştir. Ayrıca İslam’ın ilk tebliğcilerinden, ilk muallimlerinden olma şerefine de nail olmuştu. İşte kutlu bir genç, işte hayırlı bir akıbet ve işte büyük bir şeref.   

Ey Genç Adam! Nakaratlaşmış, kalıplaşmış, şiirleşmiş dualarımız artık haz vermiyor bize. Ama senin duan, şu sabahın erken saatlerinde tatlı tatlı çiseleyerek toprağa inen rahmet pınarları gibidir. Senin duan, sıcak bir yaz gününde esen ve çok tatlı bir serinlik veren Meltem rüzgârları gibidir. Sen şu yeryüzünün aydınlığı, şu toprağın can suyu, ruhsuzlaşan şu insanlığa yepyeni bir umutsun.  Genç dimağınla bolluk ve bereket getiren yeni bir mahsulsün. Şu yorgun ve bitkin düşmüş dünyaya ve ümmete en büyük güçsün. Gel bu iltifatı yitirme, yorgun düşmüş şu dünyada devraldığın Ümmetin bayrağını insanlığın en zirvesine taşı. Kana ve gözyaşına boğulmuş şu Ümmetin hıçkırıklarını, haykırışlarını, çırpınışlarını duy, kulak ver bu yardım çığlıklarına. Şeytan ve nefsinin önüne attığı oyuncaklarla oyalanma, kanma bu alçakça ve kirli oyunlara. Seni bekliyor Ümmet, seni bekliyor İnsanlık, son bir umutsun şu yeryüzüne. İslam’ın gür sadası olacaksın sen. Haykır, haykır ki etrafa doluşmuş, Ümmetin kanını ve canını sömüren çakallar, baykuşlar çil yavruları gibi dağılıp gitsinler. Aman dalma gaflet uykusuna, ne olur kalk artık şu boş hülyalardan, yalancı rüyalardan. Aldanma tozpembe hayallere, aldırış etme yalancı senaryolara, kurgulara, gerçeğe aç gözünü, şu kulağındaki kulaklığı çıkar ve kulak ver şu hayata, bak dünyada neler oluyor, düşün, tefekkür et ve hareke geç. Kalk ve Uyar, evet sen kalktıktan sonra yakınlarını, çevreni de uyarmaya ve uyandırmaya mükellefsin. Unutma ki tüm uyuyanları uyandırmak için bir tek uyanık yeter.  

Ey Genç Adam! Şu dünyanın şatafatı, süsü seni cezbetmesin. İnan sendeki takva, Allah indinde en paha biçilmez şeydir. Bak Hz. Ömer ne güzel demiş ‘ahir zamanın evliyaları beş vakit namaz kılan gençlerdir’ diye. Yine bak Hz. Peygamber(sav) bir hadisi şerifinde altı güzel şeyi sayarken saydığı şeylerden biri de senin için bir müjde niteliğindedir;  ‘Tevbe güzeldir, gençte olursa, daha güzeldir.’(4) Nitekim Hz. Peygamber, kıyamet gününde arşın gölgesi altında mutlu olacaklar arasında, gönlü Allah’a bağlı, severek Allah’a ibadet eden gençleri de saymıştır. Hayatın her alanına anlam katan sensin, bunu unutma. Hz. Peygamberin mescitleri, kitapları yaldızlı değildi ama onun etrafındaki her bir genç yıldızdı. Şu anda bile o gençlerin ışığı gözlerimizi kamaştırıyor. Onlar ki Rabbimizin bile teveccühünü kazanmış bir geçler topluluğuydu. İslam onların omuzlarında yükseldi ve bugünlere geldi. Allah’ın izniyle yine senin gibi imanlı gençlerin omuzlarında yükselerek İnsanlığa yeniden bir hayat ve umut kaynağı olacaktır. Ne zaman ki geçliğimiz kendisine Önder olarak Hz. Muhammed’i, Rehber olarak Kur’an’ı seçerse (ki tek kurtuluşumuz budur), işte o zaman tekrar Asr-ı Saadeti, Saadet Asrını yaşayacağız. Bunun için yine ve yeniden Ali’lerin, Ömer’lerin, Osman’ların, Ebubekir’lerin, Ebu Zer’lerin ayağa kalkması, Hakkı haykırması ve hâkim kılması gerekir. Bunun de tek bir yolu var: yine ve yeniden sadece isimde değil yaşantıda da Aliler, Ömerler, Osmanlar, Ebubekirler, Ebu Zerler yetiştirmek.

Ey Ümmetin genç erkekleri ve genç kızları! Zamanımızın tehlikeli oyuncaklarının ve oyunlarının, benliğinde, zihninde, yürek dünyanda daha fazla tahrifat yapmasına fırsat verme. Gözünü ve gönlünü temiz tutmaya, ahlakını ve edebini güzelleştirmeye gayret et. Her taraftan, her cenahtan, her cepheden sana saldırılar olduğunu, seni tehdit ettiğini, seni yoldan çıkarmak için her türlü oyunların oynandığını, tüm plan programların senin ayaklarını kaydırma üzerinde tasarlandığını bilmelisin. Biz yetişkinlerin zaafiyeti, acziyeti lütfen seni çeldirmesin. Senin fıtratın temiz, dinin Hak, kitabın doğru ve en önemlisi Rabbin çok yücedir. Eğer ki sen bu kutlu yolda, bu aziz davada, bu haklı mücadelede kararlı olursan (ki senin ve toplumun kurtuluşu için bu şart) o zaman göreceksin ki hiç beklemediğin yönlerden sana yardım ve destek, güç ve cesaret akın edecektir. Bunun garantisini KÂFİ olan Allah yüce kitabımızda şu müjdelerle imdadına yetişerek vermektedir: Allah veli/evliya olarak yeter!(5), Allah yardımcı edici olarak yeter!(6), Her şeyi bilici olarak Allah yeter!(7), Şahit olarak Allah yeter!(8) Vekil olarak Allah yeter!(9), Kullarının günahına Habir ve Basir olarak Rabbin yeter!(10), Biz hesap görücü olarak yeteriz! (11), Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter!(12), Alaycılara karşı biz sana yeteriz!(13), Allah onlara karşı sana yetecektir!(14).

Ey Genç Adam! Hz. Ömer’in arkasında namaz kılan genci bilir misin? İşte iffet abidesi bir genç… Hz. Ömer (ra)’in halifeliği döneminde yaşamış, kalbini Allah ve Resulünün sevgisiyle doldurmuş bir genç. Ehli ibadet ve aynı zaman da takva sahibi bir genç. Bütün namazlarını cemaatle kılar, Hz. Ömer (ra)’in hemen arkasında yer alırdı. Hz. Ömer (ra), O genci namazda hıçkıra hıçkıra ağlamasından tanırdı. Allah’a ve Resulüne o kadar bağlıydı ki, cehennemi anlatan ayetler okununca kendinden geçer, hıçkıra hıçkıra ağlardı. İffet abidesi genç, cemaate giderken hep aynı yolu kullanırdı. Namaza gittiği bu güzergâhta niyeti hiç de iyi olmayan bir kadın her defasında karşısına çıkardı. O genç, hiçbir zaman başını kaldırıp o kötü niyetli kadına bakmazdı. Yine bir gün yatsı namazından dönen genç, karşısında o kadını gördü. Fakat bu sefer kadın bütün maharetini kullanarak genci kandırmayı başardı. Kadınla beraber evine doğru ilerleyen gencin aklına Allah (cc) geldi. Zira Allah (cc), her an onu görmekte ve melekler tarafından yaptıkları kaydedilmekteydi. Bir an gaflete düşen gencin diline “Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.” (15) Ayeti dolanmıştı. Genç bu ayetle beraber yere yıkılmış ve kendinden geçip bayılmıştı. Kadın, hizmetçisini çağırarak bayılan genci evinin önüne bırakıp gencin babasına haber verdirmişti. Babası oğlunu baygın halde görünce komşularından yardım isteyerek onu içeri aldı. Genç uzun bir süre baygın bir şekilde yatakta yattı.  Kendine gelince babası:-Evladım neyin var? Ne oldu sana? Oğlu:-Bir şeyim yok baba, dedi. Babası:-Allah adına söyle nedir bu başına gelenler? Diye tekrar sorunca, genç başından geçenleri bir bir anlatır... Babası okuduğu ayeti merak ederek: -Hangi ayeti okumuştun, diye sorar. Genç:-“Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.” (Â’raf 201) ayeti der demez kendinden geçer ve ruhunu Allah (cc)’a teslim eder. Gözyaşları içinde oğlunu seyreden baba oğlunun zina gibi büyük bir günahtan kurtulmasından dolayı Allah (cc)’a hamd eder. Vefat eden genci yıkayarak aynı gece kabristana götürüp defnederler. Hz. Ömer (ra), arkasında namaz kılıp hıçkırıklara boğulan genci birkaç vakit görmeyince cemaate: -Sürekli arkamda namaz kılan bir genç vardı. Birkaç vakittir görmüyorum. Acaba kendisine bir şey mi oldu? Diye sorar. Cemaatten biri:-Ey Emir el Müminin! Bahsettiğiniz genç, dün vefat etti. Gece de onu defnettik, der. Hz. Ömer (ra):-Bana haber vermeniz gerekmez miydi? der. Cemaatten biri:-O genç dün yatsı namazından sonra kötü niyetli bir kadının evinin önünde baygın bir halde görülmüş ve ardından eve götürülmüş. Evde bir süre baygın kaldıktan sonra uyanmış ve ardından ruhunu teslim etmiş, der. Gencin başından geçenler Hz Ömer (ra)’e anlatılınca Hz. Ömer (ra) gözyaşlarına hâkim olamamış ve:
-Beni o gencin kabrine götürün, demiş. Hz. Ömer gencin kabrinin başına gelince Rahman Suresinin 46. Ayetini okuyarak:-“Rabbin makamından korkan kimse için ise iki cennet vardır.” dua etmiş.  

 Sen Ey Genç Adam! Bilir misin ki şu zamanda sahip olduğun ve muhafaza etmen gereken en değerli varlığın İFFETİNDİR. Ve maalesef şu zamanda en çok da israf edilen şeydir iffet. Halbuki iffet, edep ve haya insan olmanın en önemli vasfıdır. Utanmıyorsan dilediğini yap demişler. İlle edep ille de edep demişler. Hz. Peygamberin, içeri giren Hz. Osman’dan çekinerek kendisine çeki düzen vermesinin sebebi Hz. Osman’ın edebine, iffetine olan hayranlığıydı. Hz. Peygamberin(sav), haya güzeldir kadında olsa daha güzeldir hadisi, özellikle şu zamana hitab etmektedir. İffet, Yusufça bir duruştur, nefse, şeytana, şehvete bir başkaldırıdır. Hayvani haz ve heveslere karşı Mü’mince bir direniştir. İffet; şehvetin, nefsin boyunduruğuna girmeyip Rahmani limana sığınmaktır. Unutma ki şu zamanda şeytanın en büyük kozudur şehvet. Bunun tek kalkanı ise iffettir. Biliyor musun, insan vücudunda tedavi edilmeyen tek damar AR damarıdır. Bu damar yırtıldı mı hiçbir cerrahi müdahale, tıbbın hiçbir tekniği, teknolojisi bu damarın tamirine çare bulamaz. İffetini muhafaza eden bir genç asla gayri meşru şeylere tevessül etmez. Allah’ın ona vermiş olduğu evlilik müessesiyle kendisini ve ailesini korur, meşru daire keyfe kâfidir anlayışıyla hareket eder.

Genç bir adam, bir gün Peygamberimiz (s.a.v.) ‘e gelir “Ya Resulullah! Bana zina konusunda izin ver”, der. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.), ona kızmaz, huzurundan kovmaz, sükûnet içinde “yaklaş” der, onu yanına oturtur ve ona:  -“Sen bunun annene yapılmasını ister misin?” diye sorar. Genç: -“Hayır Ya Resulallah! Anam- babam sana feda olsun” deyince Efendimiz (sav): -“İnsanlar da bunu anneleri için istemezler. Peki, kızın için kabul eder misin?” - Hayır, Ya Resulallah! Efendimiz (sav) genci ikna edinceye kadar yakınları hakkındaki soruları artırır. Sonra elini gencin omzuna koyup, “Ya Rab! Günahlarını affet, kalbini pak et, namusunu muhafaza et” diye dua eder. Bu genç o günden sonra hiçbir olumsuz eğilim göstermez. Peygamberimiz (s.a.v.) gençlerin hataya meylini bilir ve sabırlı, anlayışlı davranırdı. Medine’de falan genç, geceleyin cemaatle namaz kılıyor, gündüz olunca da hırsızlık yapıyor, denilir. Efendimiz (s.a.v.) genci kötülemez, derhal cezalandırma yoluna da gitmez. -“(Cemaatle) namaz onu kötülüklerden alıkoyacaktır”, buyurur. Bir müddet sonra genç bu kötü âdeti terk eder.

Ey Genç Adam! Sana dışarıdan dayatılan “gençliğini yaşa” teranesinin ne kadar mantıksız ve asılsız olduğunu, dünyanın fani ve ahiret hayatının ise baki olduğunu düşünerek de anlayabilirsin. Fani bir hayat için gençliğini berhava edip sonsuzluk diyarında hüsrana uğramak kadar bir fiyasko olur mu sence? Gençlik, ebedi hayatın kazanılacağı en elverişli, en bereketli zaman dilimidir. Genç bilebilse ihtiyar yapabilse demişler. Genç kalmak istiyorsan asıl gençlik, ebedi gençlik ahiret hayatındadır. Buradaki gençliğin sayılı bir zaman, her an mum gibi eriyip giden bir sermayedir. Ey Genç Adam! Aklını kullan! Fani gençliğini ebedi gençliği kazanmak için kullan. Sana bahşedilen bu gençliği kire bulandırma, harama bulaştırma, israf etme, yazık etme, Bu taraftaki cam kırıntıları misali gençlik için karşı taraftaki elmas parçaları mahiyetindeki gençliği elinden etme.     

Ve sana sesleniyorum Ey Yetişkin,  Ey Anne, Ey Baba, Ey Eğitimci!!! “Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder” (16). Evet, biz nesli ihmal ettik, binaları yükselttiğimiz kadar nesli yüceltmeyi düşünmedik. Onları dünyadaki sınavlarla boğduk ancak asıl ve en önemli sınava hazırlayamadık. Hâlbuki medeniyetleri yaşatacak olan, onlara anlam verecek olan iyi yetiştirilmiş nesillerdir. İyi yetiştirilmiş bir neslin olmaması kurduğunuz medeniyetlerin de yok olmasına sebep olur. Neslin ihyası da güzel ahlakın tesis edilmesi ile olur. Hz. Peygamberin(sav), ‘ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için geldim’ hadisi bunun en güzel ifadesidir. Güzel ahlakın tesis edildiği bir toplumda kargaşa da olmaz, kaos da olmaz, huzursuzluk da olmaz.  Ahlakın çoğaldığı yerde devletin masrafı azalır. (17) Yetiştiremediğiniz, başıboş bıraktığınız neslin kırıp dökmelerine, vukuatlarına, ne asker, polis yettirebilirsiniz, ne de sebep oldukları maddi ve manevi zararlarına da bütçe yettirebilirsiniz. Sahip çıkamadığın gençliğine başkaları sahip çıkar ve seni yok etmek için onları senin üzerine salar. Fire verdiğin her bir genç, aldırış etmediğin, ilgilenmediğin, yetişmesi için yatırım yapmadığın, iyi bir model olmadığın, ilginden, sevginden, şefkat ve merhametinden mahrum bıraktığın her bir genç potansiyel bir tehlikedir, yitirilmiş bir kaynaktır, kaybolan geleceğindir. Gençliğini yitirirsen her şeyini yitirmişsin demektir. 

Şehadet Şerbetiyle Yetiştirilir Genç Fidanlar! 

 Yeryüzünde her daim,  genç fidanların canlı kalabilmesi için bu uğurda kanlarını cansuyu niyetine harcayan yüce çınarlar vardır. Bu çınarlar, Yaradanın bahsettiği “Allah nasıl örnek verdi, görmedin mi? Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir. Onun aslı sabittir (kökü topraktadır). Ve onun dalları semadadır.”(18) misakının gereğini gözlerinin kırpmadan yaparlar. Ve bu çınarlardan biri daha genç fidanlara cansuyu olmak için kanını toprağa bir rahmet müjdesi olarak döktü. Zalim Bangladeş yönetimi tarafından idam edilen Motiur Rahman Nizami Hakka yürüdü. Şu çoraklaşan yeryüzünün toprağına bereket, hareket gelsin diye. Hak yolunda yeni fidanlar yeşersin diye canlarını feda eden Senin ve senin gibi siz Ey Şehitler! Şehadetiniz kutlu olsun, yeryüzündeki tüm yalınayaklı, mazlum ve muztazafların dirilişine, Müslümanların içinde oldukları zillet ve zulmet girdabından kurtulmasına vesile olsun inşallah. İşte yüce çınarın vasiyeti:Ben gidiyorum…

Çeki düzen verin kendinize. Sıranın size de geleceğini unutmayın. Şehadetin şehid gibi yaşayanlara nasip olacağını, Allah’tan başkasına kul olunmayacağını hatırlayın her daim.

Ben gidiyorum…

İbret alın bu yolculuktan. Bir araya geldiklerinde sadece aynı anda ayaklarını yere vursalar dünyayı sallayacak kalabalıktaki sizler, kardeşlerim. Sizin gözünüzün önünde yürüyeceğim ipe. Korku görmeyeceksiniz. Endişe sezmeyeceksiniz. Öfkemi de beraberimde götüreceğim.

Ben gidiyorum…

Dilerim bu gidiş size kim olduğunuzu hatırlatsın. Mazlumlar için ayağa kalkmanın bir yolunu bulmanızı sağlasın. İpler adedince baş istense, ama deseler ki bu bedel kıyam içindir, az kalır giden başlar! Boşuna terk etmez canımız bedenimizi. Mükâfatını O’ndan biliriz. Kalanlara ibret olmadığı üzer bizi…

Size son sözlerim şudur;

“Her zaman batılın, zulmün ve haksızlığın karşısında ilmi mücadeleye devam edeceksiniz. Bir mümin asla Allah’tan ümidini kesmez. Hayatınızın sonuna kadar Allah yolunda bir gaye ile görevinizi sürdüreceksiniz. Batılın tüm tuzaklarına ilim yoluyla cevap vereceksiniz. Kadınlarımızın yetiştirilmesine ve ahlâk yoluna önem vereceksiniz. Cemaat-i İslami’de asla bir lider problemi yaşanmayacaktır. Durum ne kadar kötü olursa, o kadar iyi ve kaliteli liderler yetişecektir. Ben yaşlandım. Rabbim her an canımı alabilir. Ben şehit olarak Allah’ın huzuruna gitmek istiyorum. Benim şehadetim ile beraber değişim başlayacaktır. Halkım ve dünya Müslümanlarından dua istiyorum. Eğer dünyada bir daha görüşemezsek, cennette görüşeceğimizi ümit ediyorum inşallah."


Motiur Rahman Nizami.]

 

…Ben gidiyorum…

Çeki düzen verin kendinize. Sıranın size de geleceğini unutmayın. Şehadetin şehid gibi yaşayanlara nasip olacağını, Allah’tan başkasına kul olunmayacağını hatırlayın her daim.

Ben gidiyorum…

İbret alın bu yolculuktan. Bir araya geldiklerinde sadece aynı anda ayaklarını yere vursalar dünyayı sallayacak kalabalıktaki sizler, kardeşlerim. Sizin gözünüzün önünde yürüyeceğim ipe. Korku görmeyeceksiniz. Endişe sezmeyeceksiniz. Öfkemi de beraberimde götüreceğim.

Ben gidiyorum…

Dilerim bu gidiş size kim olduğunuzu hatırlatsın. Mazlumlar için ayağa kalkmanın bir yolunu bulmanızı sağlasın. İpler adedince baş istense, ama deseler ki bu bedel kıyam içindir, az kalır giden başlar! Boşuna terk etmez canımız bedenimizi. Mükâfatını O’ndan biliriz. Kalanlara ibret olmadığı üzer bizi…

Size son sözlerim şudur;

“Her zaman batılın, zulmün ve haksızlığın karşısında ilmi mücadeleye devam edeceksiniz. Bir mümin asla Allah’tan ümidini kesmez. Hayatınızın sonuna kadar Allah yolunda bir gaye ile görevinizi sürdüreceksiniz. Batılın tüm tuzaklarına ilim yoluyla cevap vereceksiniz. Kadınlarımızın yetiştirilmesine ve ahlâk yoluna önem vereceksiniz. Cemaat-i İslami’de asla bir lider problemi yaşanmayacaktır. Durum ne kadar kötü olursa, o kadar iyi ve kaliteli liderler yetişecektir. Ben yaşlandım. Rabbim her an canımı alabilir. Ben şehit olarak Allah’ın huzuruna gitmek istiyorum. Benim şehadetim ile beraber değişim başlayacaktır. Halkım ve dünya Müslümanlarından dua istiyorum. Eğer dünyada bir daha görüşemezsek, cennette görüşeceğimizi ümit ediyorum inşallah." (Motiur Rahman Nizami)

                                                                                                                                                                                                 

Dipnotlar:

  1. Kehf-10
  2. Kehf 13-15
  3. Asr Suresi
  4. Deylemi
  5. Nisa.45
  6. Nisa:45
  7. Nisa:70
  8. Nisa:79, 166; Yunus:29; Ra’d:43
  9. Nisa:81, 132,171;Ahzab:3
  10. İsra:17
  11. Enbiya:47; Ahzab:39
  12. Furkan:31
  13. Hicr:95
  14. Enbiya:237
  15. Â’raf 201
  16. Sait ÇAMLICA
  17. Corci Zeydan
  18. İbrahim:24

Öze Dönüş Dergisi sayı 6

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Öze Dönüş | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : Van Öze Dönüş Der Tlf: 432 212 10 18 | Haber Scripti: CM Bilişim