• BIST 8885
  • Altın 3017.625
  • Dolar 34.3259
  • Euro 37.2217
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 3 °C
  • Van 1 °C

KALK VE AKLINA ABDEST ALDIR!

Nesip Hiçyılmaz

 

           

 

 

“…Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar.” (Taha, 27)

 

İlim kalbin ruhu, cehalet ruhun hastalığıdır.

Tefekkür, ilim hazinesinin kapağının kilidini açan anahtardır.

Tefekkür zenginleri, ilim fukarası olmaz. Tefekkür fukarası olanlar, ancak cehalet zengini olurlar!

Tefekkür marifeti, cehalet gafleti besler. Cehalet “zehirinin” panzehiri tefekkürdür.

Tefekkür yoksunu, cehalet yoksulu olmaz.

 

Aklın baharıdır tefekkür.

Hâl amelin, ilim hâlin, tefekkür ilmin mukaddimesidir. Marifet tefekkürden, ta’zim marifetten ve muhabbet de ta’zimden doğar. Sahih ilim, sağlam hâl ve sağlıklı amel için tefekkür ibadetinin “abidi” olmak gerekir. İbadet insanı mükâfata, tefekkür ise Allah’a ulaştırır.

Şuur sarayının etik ve estetik dekoru tefekkürdür. İmanı kemale erdiren akli bir ameldir tefekkür, sonsuzluğun kulesidir. Aklın gücü, mantığın parçasıdır, şuurlu hareket, bilinçli davranıştır tefekkür. Kalbin çırası, ruhun gıdası, aklın gözü ve gözün nurudur.

Fikir tefekkürün, tefekkür akıl ağacının meyvesidir. 

Çiği pişiren, hamı olgunlaştıran güneştir tefekkür.

Fikir tefekkürle, tefekkür akılla olgunlaşır.

Tefekkür, ruhun ameli, amelin kalbi, kalbin secdesidir.

Secde, mücadelenin kışlasıdır. Rahmanın rahmet kucağıdır secde.

 

Kalk! Kalk ve kalbine secde ettir. “İçine kapanma, secdeye kapan.”

Hakkıyla secdeye kapanan, eve kapanmaz. Sosyal sorumluluklarını ifa etmek için aşkla tutuşur, iradenin vadisine açılır, ilmin dağına tırmanır, varlığının güneşi batmadan yokluğun kuyusundan çıkar, bir kavanoza hapsedilmiş kelebek gibi yeryüzünde mahpus kalmaz, göklere göz diker, yıldızları mızrakla delip boynuna gerdanlık yapar.

 

Kalk! Kalk ve inancına, amacına sahip çık. Her an Allah’ı an. Hevâ ve heves şarabıyla sarhoş olan nefis atına takva gemini vur; sabır tarağı ile tımar et; kalbin sürçmesin. Kalp sürçmesi inanç ve amacı da kapsayan düşünsel bir hastalıktır. Sağlıklı bir toplumun oluşması, sağlıklı bir düşüncenin oluşmasını gerekli kılıyor.

 

Kalk! Kalk ve Allah’a iltica et! O evveli olmayan kadim, sonu olmayan daimdir. Zatının celali ve sıfatlarının cemali, kemaliyle benliğini saran bencillik gömleğini yırt. Varlık geceni, O’nun nuruyla aydınlat. Kendini hakkıyla O’na teslim et, nefsin sana teslim olsun. İhlal ve ihmal ettiğin görev ve ödevlerin seni umutsuzluğa sürüklemesin, hangi günahın Allah’ın rahmetinden daha büyük olabilir ki? Hiçbir günah rahmet kapısının kilidi olamaz. Fakat Allah’ın rahmet deryasının azameti seni rehavete sürüklemesin. Sevapları sevdiğinden de daha çok günahlardan nefret et. Günahlarına karşı kuşandığın nedamet hırkanı çıkarma. Pişmanlık gözyaşlarıyla sula gönül merkezine diktiğin tövbe fidanlarını, takva çabasıyla kopar kibir, haset, cimrilik, tamah, gıybet ve “nemelazım” otları ki makul ve makbul meyvelere dursun.

 

Kalk! Kalk ve sahih ve salih düşünceyle içindeki sığınakları birer birer yıkarak, kemikleşmiş zihniyeti budayarak yer aç kendine, özüne dön. Öze dönüş, özneliğe dönüştür. Kendine özgü bir duruş ve doğruluş hamlesidir. Kendin olmaktır. Kimse başkası olmakla, kendi olmuş olmaz. Kendini kaybeden, kendi kaybeder. İnsan ya özüne döner, ya da çılgına…

Kulluk, insanın kendine gelmesi, özüne dönmesidir.

Yaratılışın gayesidir kulluk. İnsan kulluk için yaratılmıştır.

Kulluk etmek kulluk bilinci gerektirir. Kulluğunun şuuruna varmayan kulluk edemez. Kabul ve makbul kulluk, insanın gaflet zindanını yıkarak kul olduğuna dair bilincini kuşanarak, kalbi daraltan, ufku karartan, ruhu kemirten kuşku ve korkulara mahal vermemesidir.

Kulluk kölelik değil, özgürlüktür. Kulluk ve kölelik arasındaki fark iradedir. Kulluk edilir, köle edinir.

Tarih boyunca insanlar, fıtri olan kulluk ihtiyaçlarını gidermek için Allah'ı ararken, nerdeyse insan sayısı kadar ilahlar edindiler.

Her ibadet eden, Allah'a kulluk etmiş olmuyor. Kimileri nefsini, neslini, kimileri yatları, katları, masa, kasa ve keseleri, kimileri de ulus ve devletini kıblegâh edinmiş.

 

Ey gönül denizinde söz incileri bulunan, kalk! Kalk ve inci değerinde sözler söyle. Gönül dalına konan mânâ kuşunu avla. Hikmet yüklü gönlünle, günlük hayatı aşacak düşünsel bir duruş sergile. Söze can ver, cana beden giydir. Can kuşun ten kafesini terk etmeden kalbini ihya, günahlarını imha et. Aklın, ruhundan feyz alsın.

 

Kalk! Kalk ve ikbal avcısı siyasetçilerin, söz söyleme sanatının teknisyenleri olan akademisyenlerin, ilimlerin anası olarak kabul edilen felsefenin dehlizinde kaybolan kavram mühendisi filozofların, bilgi obezitesine yakalanan bilginlerin, ilmin karaborsacılığını yapan kimi ilahiyatçıların; vicdanı zindan, soylu fikirleri suç, aklı tutsak, nefsi yargıç yapan hukukçuların; akıl çelen, gönül çalan, söz şehvetiyle sarhoş olan teşhirci edebiyatçıların ve söz veren, fakat güven vermeyen kurum ve kuruluşların oluşturduğu ölü ve öldürücü efsunu bozacak, güneş görmemiş yeni sözler söyle. İstifade edilmeyen sözleri ifade etmekten kaçın.  “Mu’ciz-ul beyan” ol, uzun meseleleri kısa cümlelerle anlat, az söze çok mana sığdır. Kalbi hikmette gebe bırakan mana yüklü sözlerini yaşamınla tefsir et. Hür ve gür söylemlerin, eylemlerini gölgede bırakmasın. Uygun ve uygulanabilen sistem ve yöntemle içini dış et. Hal ve fiillerin arasında tezat olmasın. Lisan-ı hâlin, lisan-ı kâlini doğrulasın. Kal, hâl ve efâl’lerin arasında tezat olmasın; doğru bildiklerini yap, yaptıklarını söyle.

Uyarıcı ve uyandırıcı misyonunu aksiyona taşıyan ve yaşayanlardan ol. Anlatarak tutsak ettiğin sözleri, yaşayarak özgürleştir.  Yaşamdan kopuk sözler, içinde kılıç olmayan bir kın gibi dışı hoş olsa da içi boştur. Ağzından çıkan sözü, kulaklara varmadan yakalamak için nefes nefese koşmayı bırak, nefsini dizginle, gaybın dili, sırların tercümanı olan söz Yusuf’unu azat et, ağız kuyusundan… Hikmet yüklü kelamına ebelik eden kelimelerini, zamanın bağıyla bağlama. Sözlerinin demlenme demi geçti, sükût mağarasından çık!  Söz orucunu boz! Cimrilik suyuyla söndürme kerem sözlerinin ateşini.

“…(Güzel bir söz) kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir… Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.” (İbrahim, 24-25.)

 

Düşünmeden konuşma, konuşmadan düşün. Ne söylediğin kadar, neyi nasıl söylediğin de geleceğini belirler. Ruh işçisi kalk ve gönül mimarisin söz söküklerini dik! Özenle, önemle can mülkünü mamur et. Kelimelerini kıyama kaldır. Ellerinle kazandıklarını dilinle heba etme. Eylemlerin sözlerinin tatbiki, sözlerin eylemlerinin tasdiki olsun. Eylem ve söylemlerinle bir diriliş senfonisinin mucidi ol.

Amelden çok konuşmak sözün israfı, az konuşmak da cimriliğidir. Her şeyi yeri yerinde söyle. Söz israfında bulunma. Gönül avlayan söz pençelerini sükût kapanına kaptırma. Tüm kelimelerini, cümlelerini ve mısralarını kefenleyip gömen, otoritenin söylemlerini bir papağanın sadakatiyle tekrar eden statik insanların aksine, sadakate sarıl, atik ve dinamik ol. Yeni ve yenileyici sözler söyle. Tedavülden kaldırılan paralar gibi, bütünüyle geçerliliğini yitirmiş sözlerle gelecek inşa edilmez.

 

Kalk! Kalk ve sönmeye yüz tutan tefekkür meşaleni yeniden tutuştur. Düşüncede ferasetin, amelde cesaretin timsali ol. Sessizlik ve belirsizliği içi yanık bir bülbül gibi zikir ve fikir nağmeleri terennüm etmek suretiyle boz. Kalplere cemre düşür. Nefsini semizleyen, kalbini temizleyemez. Kalbi paslı olanın, ameli ihlâslı olmaz. Halis niyet kalbin ameli, ihlâs amelin kalbidir. Amelsiz kalp atıl, ihlâssız amel batıldır.

 

Kalk! Kalk ve Nass ve ihlâsla niyetini, gayretini taçlandır. Olumlu ve onurlu atılım ve açılımlar yap. Hayatın kılcal damarlarına kadar yürü. Kan deryasında yüzen can teknesini sahili selamete çıkar. Kışta baharı müjdele. Felsefe ve hayatın arasındaki kopan bağı, hikmetle yeniden bağla. Kurak ve çoraklaşan kalbe kuşatıcı ve kucaklayıcı bir düşünce aşısı yap. Düşünmeyi farz kabul eden bir medeniyetin çocuğusun, hikmete dölyatağı oluştur. "Bilinenden bilinmeyenin elde edilmesine vasıta olan bilim" olarak tanımlanan mantıkla düşünme disiplini kazan. Düşünme olarak mantık ile disiplin olarak mantık arasında sıkı bir bağ ve bağlantı olsa da aralarında ciddi bir fark var. Tıpkı düşünce ile düşünme arasında ontolojik bir fark olduğu gibi. Düşünce İlahi bir nimet, düşünme insani bir meziyettir. İlahi nimet olmazsa, insani meziyet olmaz. Düşünce düşünmenin sonucu, eylemin sebebidir. Düşünce ekininin hasat’ı eylemdir. Göz için güneş neyse, öz için de düşünce odur. Güneş gözü, düşünce özü aydınlatır.

 

Kalk! Kalk ve kâbus gibi çöken kaosu defetmek için kalbini terlet. Ayak basılan dünyanın, yüzleşmek zorunda kalınan engellerin, engebelerin çelişkisiyle hesaplaşmak yerine, bulundukları ortama uyum sağlamaya çalışan deniz yorgunu tayfalar gibi görev ve ödevleri ihmal etmeden asırlardır ümmeti esir alan kahredici ataleti düzgün üretime, kısır döngüyü özgün verimliliğe dönüştürmek için doğrul ve yorul. Kalp evine bulaşan tozları tövbe süpürgesi ile süpür. Allah’ın baktığı yer kalptir, onu temiz tut. Temiz kalp, seni ilahi rızaya yükselten Burak’tır. 

 

Durma kalk! Gösterilmeyen hakikati gösterecek feraset ve cesaretine ihtiyaç var… Taçyapraklarını kapatan bir çiçek gibi içine kapanıp hiçbir hayat emaresi olmayan, çağların toynakları altında çiğnenen durumuna bir son ver. İnsanların toplumsal yaşayışındaki iktisadi, idari, sosyal, kültürel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayan, sorunlarına çözüm üreten “efradını câmi, ağyarını mâni” tefekkürünü teşekküle geçir. Hakkı hapseden kavramların ve kelimelerin zırhında bir gedik aç.

 

Kalk! Kalk ve kendinden, kendine yola çık. Nefs gurbetinden gönül ülkesine var. Rabbinle tanışık, kendinle barışık ol. Fikir ve sanat kozanı örerek gönül iklimini değiştir, tutkularına tutsak olma. Tarihin mecrasını oluşturmak, seyrini değiştirmek için duruşunu, yürüyüşünü düzelt. Aydınlık ufuklara yürü. Ufuk varılacak bir son nokta değil, yakaladıkça kaçan bir haldir, her gün yeniden hayata geçirilen bir eylemdir ufuk. Gayrete dönüşen kanaat, insanları ufka yükselten kanattır. O olumlu ve onurlu menzile varmak için kendini yetiştireceği yerde, kirli dudaklar ve yalan söyleyen dillerle insanlara laf yetiştirenler varamazlar. Kimseye laf yetiştirme, kendini yetiştir. Allah senden “seni” istiyor, kendini O’na ver. Kendini O’na verirsen O’nun rızasıyla beraber kendini de kazanırsın. Kendinden Allah’ı, Allah’tan kendini iste. Derdin, her saniye azalan bir ömrün aksine, her nefeste artan bir imana sahip olmak olmalıdır.

 

Mücadelenin Kışlası: Secde!

 

 

Kalk! “Allah'a secde et ve yaklaş!” (Alak, 19). Yakîn ve yakınlık makamı olan secdenin izzetini bilmeyen zillete müebbet hüküm giymiştir. İmanın izzetini, lezzetini iliklerine kadar yaşa. Vecdi olmayan secde, secdesi olmayan alın, kimsenin alın yazısı değildir. “Menfaattir insanları getiren vecde; cennet vaad etmeseydi Rahmân, kimse etmezdi secde.” diyen Akif’in aksine, seni vecde getiren müjde değil, secde olmalıdır. Secde kalbin miracıdır. Secdeyle kalp miraç edince, âlem vecde gelir. Secde ilmin sonucu, vecdin sebebidir. Secdenle düşünce koruluklarına vecdin ateşini düşür. Kurtuluş ilmin meyvesi; cehalet, dalaletin annesidir. Mekruh günahın tohumu, günah küfrün mukaddimesidir. Oruç günahın terkidir. Dünyada niyet edip, Cennette iftar eden kardeşlerimizin olduğu bu çağda tefekkürsüz geçen her an ömrün israfıdır. Allah müsrifleri sevmez.

 

Allah’ın sevgisine nail olmak için kalk, zinde bir iman, dinç bir kafa, derin bir ufuk, uyanık bir şuurla kuşan, nefsin cirit meydanında at koşturma, anlık hevesle nefes kesen nefsini tezkiye, ruhunu takviye, kalbini tasfiye, iradeni terbiye et. Tövbe bineğiyle ilahi rızaya yüksel. Naz kuşunu, niyaz tuzağıyla avla. Allah’tan kula rahmet, kuldan Allah’a dua ve meleklerden kul için istiğfar olan namazın özü ve özeti secde, secdenin özü ise huşudur. Huşu namazın ruhudur. Huşudan yoksun namaz, şekli bir namazdır. Kullar nezdinde kabulse da Allah katında makbul değildir. Modern çağda, muzdarip olduğumuz gerçek, ibadetlerin azlığı değil, huşunun yokluğudur. Allah’ın habibi, gönüller tabibi; “ Rabbim; kulağım, gözüm, iliklerim ve kemiklerim sana huşu ile doludur.” “Allah’ım huşu’dan yoksun kalpten sana sığınırım.” “İnsanların en değerlisi Allah karşısında en fazla huşu sahibi olandır.” der. İlahi huzurda huzur bulmanın adıdır namaz.

 

Ey kalp huzurunu Hak huzurunda arayan, ey aşk okyanusunda yüzen can olan sâcid! Kalk! Kalk ve Ruhuna secde ettir, secdene ruh ver. Gönül dergâhının müdavimi olan bir derviş gibi kökleşmiş hüznü gider. Gönül çehreni saran keder ateşini söndür. Utkuya tutkun olan kalbine secde ettir, secdene kalp ver. Kalbin baş eğerse, başın kalp olur. Karanlıktan beslenen ve karanlığı besleyen cehaletin işaret ettiği yollarda, yönlerde kaybolmamak için takvayla kalbini takviye et. Pusuda bekleyen cehennem avcısının avı olma. Nisyana isyan et. Zikirde uzak kalmanın tuzağına girme. Zikirle kalbini yıkamazsan, nisyanla yıkarsın.

 

Kalk! Kalk ve zikirle, fikir elmasını tıraş ederek parlat, ham düşüncelerini şükürle pişir. Hevasını ilah, statüsünü silah yapanların aksine, tezekkür ve tefekkür pınarında kana kana içerek, topraktan koparılan bir dal, daldan koparılan bir gül gibi kurumaya ve çürümeye yüz tutan mazlum ve mağdur olan halkın bilinç ve dirençlerini yeniden tazelemek şuuruyla harekete geç. Mücahede, mücadele sahasına in. Atıl kalma. Atıl kalırsan, batıla girersin.

 

Kalk! Kalk ve fikir ve zikirle aklını keskinleştir, gönlünü derinleştir, ruhunu zenginleştir. İlim denizinden, lütuf sofrasından rızıklan. Kalp arazine kurtuluş tohumunu ek, ilham bulutlarında hikmet yağmuruyla sula. Su ile bedenine, tövbe gözyaşları ile nefsine, ilim ile aklına ve takva ile ruhuna abdest aldır.

“Takvanın bir zahir, bir de batın nevi vardır. Zahiri ilahi hududa riayet, batını niyet ve ihlâstır.” (İbni Ata) “Dünya deniz, ahret sahil, gemi takva, insanlar da yolcudur.” Dünya denen denizde sahih düşünce ve Salih eylem rüzgârı, takva gemisinin yelkenine eserek, insanı ahret sahilinin selametine ulaştırır. Bedenin açlığını gideren, ruhun susuzluğunu dindiren, kalpleri gaflet bulutlarında arındıran takvanın lezzetini tadan kalp servet ve şehvetin kölesi olmaktan kurtulur.

Takva ilmin orucu, ilim aklın abdestidir. Her ilimle abdest alınmaz. Doğası bozulmuş ilim, kılık değiştirmiş cehalettir. Kokusu, tadı ve rengi bozulmamış ilimle aklına abdest aldır. Dünyaya entelektüel örneklik teşkil et, kalbin ayrı, kalıbın ayrı iş yapmasın.

Öze Dönüş Dergisi sayı 6

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Öze Dönüş | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : Van Öze Dönüş Der Tlf: 432 212 10 18 | Haber Scripti: CM Bilişim