• BIST 8876.22
  • Altın 2928.215
  • Dolar 34.2375
  • Euro 37.4474
  • İstanbul 16 °C
  • Ankara 20 °C
  • Van 13 °C

BAŞI RAHMET, ORTASI MAĞFİRET, SONU CEHENNEM ATEŞİNDEN AZAD

Ömer Faruk Demir

 

            Ramazan ayı kulluk şuurunun en yoğun yaşandığı zaman dilimidir. Fazilet ve bereketiyle hayatımıza maddi ve manevi heyecan katan bir aydır ramazan. Kur'an-ı Kerim'in nüzulüne şahitlik eden, uykunun ibadet, suskunluğun tesbih sayıldığı, amellerin kat kat değerlendirildiği,  duaların müstecab, günahların affolunduğu mü'minleri cehennem ateşine karşı adeta bir perde olup koruyan bir aydır ramazan.

            Oruç ibadeti 'Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.(Bakara 184)

Ayeti kerimesi ve

‘’İslam beş temel üzerine bina edilmiştir.                                                                                                           1-Kelime-i şehadet getirmek                                                                                                                                  2-Namaz kılmak                                                                                                                                                       3-Zekât vermek                                                                                                                                                       4-Hacca gitmek                                                                                                                                                        5-Ramazan orucunu tutmak’’(Buhari)

 Hadis-i şerifiyle

            Farz olan ibadetler kategorisinde yerini almıştır. Oruç ibadeti bedenen yapılan ibadetlerdendir. Manevi güzelliklerle dolu olan ramazan ayı, mü'minler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir. Müslümanların hayat rehberi,  yol göstericisi, olmazsa olmazı Kur'an-ı Kerim bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Ramazan ayı Kur’an ayıdır.

 

 

 

 

‘’Ramazan ayı öyle bir aydır ki; insanlara doğru yolu gösteren, hak ile batılın arasını ayıran Kur’an o ayda indirilmiştir. Sizden her kim o aya erişirse onun orucunu tutsun…(Bakara 185)                                                                                                                                                   

Kur’an, insanların dünya ve ahiret mutluluğunun garantisini veren ilahi bir kitaptır. Ramazan ayını güzelleştiren nedenlerden biri Kur’an’dır. 

  İnsan hayatı boyunca hep koşan, koşuşturan, dur durak bilmeyen bir varlıktır. Bu onun fıtratında var olan bir durumdur.  Hem ulvi değerleri hem de,  süfli arzu istekleri bünyesinde barındırır.  Amacı,  ideali, inancı yoksa insanın,  arzu ve isteklerinin esiri olur.  Bu arzu ve istekler hiç bir zaman bitmez.  İnsanı önüne katar götürür.  Zavallı insan bir ömür boyu süfli olan arzu ve isteklerini yerine getirmek için gecesini gündüzüne katarak didinir.  Ve bir ömür boş yere geçer.

Ramazan ve Kur’an                                                                                                           

Biri,  ‘’ Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş ayı ramazan, diğeri insanın varoluş gayesini vaaz eden,  ilmin kaynağı,  dünya ve ahret mutluluğunu teminat altına alan,  adaleti, iyiliği, yardımlaşmayı, sevgi ve saygıyı,  merhameti…  Merkezine alan ilahi bir kitap Kur’an.   ‘’ Biz,  Kur’an’ı sana,  zorluk çekesin diye değil,  ancak Allah’tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.’’(Taha)

 Ramazan ayını üç bölüm de incelemekte fayda vardır.

               Birinci bölüm;  Ramazan ayı Kur’an ayıdır.  Çünkü Kur’an bu ayda indirilmiştir.  Müslümanların olmazsa olmazı Kur’an,   maalesef Müslümanların kaybettiği bir değer.  Kendisini Kur’an ile şekillendirmesi gereken Müslüman bu değerden yoksundur.  Allah’ın ilk emri   ‘’oku’’  olmasına rağmen Müslümanlar bu emre gereken önemi vermemektedir. Dolayısıyla Kur’an ile Müslümanlar arasında bir mesafe oluşmaktadır. Müslüman Kur’an’a karşı yabancılaşmakta ve başka kültürlerle yetişmektedir.  Müslümanlar şu anda büyük bir hurafe bataklığında boğulmakta,   kendisine yol gösterici olarak indirilen kur ’anı ne okuyabilmekte nede, anlayabilmektedir.   Müslümanlar açısından durum pek iç açıcı değil.  Kendisini sorumluluk sahibi hisseden herkes kollarını sıvamalıdır. Kur’an’a gerekli ehemmiyet verilmeli,  o’nu hayatımızın içine yerleştirmeliyiz.

                 Vahiy meleği Cebrail(As.)  her yıl ramazan ayında Peygamber efendimizle buluşur,  karşılıklı olarak birbirlerine Kur’an okurlardı.

(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.(Ankebut,45)                                                                                                                                       Kur’an okumak aynı zamanda farz ibadet hükmündedir. Peygamber efendimiz;                                                          “Kur’an’ın acaiblikleri, harikaları tükenmez. Çok okumakla eskimez. Onu okuyunuz. Çünkü Allah, onu okumanın her bir harfine karşılık (en az) on sevap verir.” (Hâkim)                                              ‘’Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir’’(Buhari)                                                                  diye buyurarak Müslümanları Kur’an’ı okumaya teşvik etmiştir.

    İnsanlara yol gösterici olarak indirilen Kur’an’ı Müslümanlar okumak yerine onu süslü kılıflar içinde sakladılar.  Çocuklar ulaşamasın diye duvarın en yüksek yerine astılar veya evde bulunan rafların en üstüne koydular.  Kazara ulaşanlara da,  aman dokunma çarpılırsın diyerek Müslümanları Kur’an’dan uzaklaştırdılar. Müslümanlar bu nahoş durumu düzeltmek zorundadır.  Kur’an ile Müslümanlar arasındaki uçurumu kapatmak zorundadır.  Kur’an’dan bihaber bir nesil,  nasıl doğru yolu bulacak.  Çünkü doğru yolu bize gösterecek olan Kur’an’ın ta kendisi.

Müslümanlar ramazan ayını bir fırsat olarak değerlendirmeli Kur’an’la olan mesafesini kapatmalı,  Kur’an’ı okuyup ve yaşamalıdır. Aksi halde uyduruk bir dinle uğraşıp dururuz.

Ayrıca ramazan ayı içinde öyle güzel bir gece var ki,  ihya edilmeğe değer.  Allah o geceyi bize şöyle anlatır.

“Şüphesiz, biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. ﴾1﴿Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! ﴾2﴿Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. ﴾3﴿Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. ﴾4﴿O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. ﴾5﴿”

 

      İkinci bölüm;  Ramazan ayı oruç ayıdır. ‘’sizden her kim o aya erişirse onun orucunu tutsun.’’   Oruç,  ibadetleri değerli kılan ihlas özelliğini en çok yansıtan bir ibadettir.  Oruç,  Yaratıcı ile kul arasındaki sevginin doruğa ulaştığı,  her türlü gösteriş ve riyanın en az karıştığı kalbi bir ibadettir.  Kul, oruçta Rabbi ile baş başadır.  Yüce Allah Hadisi kutside  ‘’Âdemoğlunun yaptığı bütün ibadetler kendisi içindir.  Ancak oruç müstesna.  Oruç benim içindir ve onun mükâfatını ben vereceğim.’’  diye buyurmaktadır.                                                                                                                                             Bu itibarla oruç ibadetlerin en büyüğüdür.  Müslümanları miraca yükselten bir burmaktır.  Müslümanların nefis ve arzularıyla yaptıkları savaştır.

Resulullah (s.a.v): “İnsan, ramazan ayının faziletini bilseydi, yılın hepsinin ramazan   olmasını isterdi.”                                                                                                                                          Resulullah (s.a.v): “Oruç, cehennem ateşinden koruyan bir siperdir (kalkandır.)           Resulullah (s.a.v): “Oruç tutanın uykusu ibadet, susması tesbih, ameli kabul ve duası müstecab olur.”                                                                                                                        Resulullah (s.a.v): “Oruç tutanın duası reddedilmez.                                                                  Resulullah (s.a.v): “Oruç tutan kimsenin iki mutluluğu vardır; iftar vakti ve Kıyamet günü.” 

Resulullah (s.a.v): “Kim ramazan ayını oruç tutar ve haramlardan sakınırsa, Allah onun geçmiş günahlarını affeder.”

 

  Oruçtan beklenen,  amacın gerçekleşmesi için dikkat edilmesi gereken şeyler vardır.  Kamil anlamda oruç bütün organların iştirakiyle gerçekleşir.  Oruç tutan kişi mideyi yemekten içmekten koruduğu gibi,  dili de yalandan, gıybetten,  kötü ve boş sözlerden uzak tutmalıdır.  Göz harama bakmamalı ve kusur aramamalıdır.  Kulak yalan,  dedikodu,  gıybet ve boş sözler dinlememelidir.  Müslüman bütün benliğiyle Allah ile beraber olmalıdır.  Şu çok iyi bilinmelidir ki,  bütün benliğiyle oruca iştirak etmeyi başaramayan kişi her ne kadar şeklen oruçlu olsa da oruçtan beklenen gayeye bütünüyle ulaşamamış demektir.                                                                    ‘’Nice oruç tutanlar vardır ki,  oruçtan onlara kalan,  açlık ve susuzluktur.

 

Orucun maddi ve manevi faydaları                                                                                                                 

Oruç, insanı nimetlere karşı Allah’a şükretmeye yöneltir.                                                                              Oruç kötülüklerden korur.                                                                                                                                        Oruç nefsi terbiye eder, ruhu olgunlaştırır.                                                                                                         Oruç sabrı ve irade gücü kazandırır.                                                                                                                         Oruç ahlakı güzelleştirir.                                                                                                                                                 Oruç sağlığı korur.                                                                                                                                                               Oruç insanı başkalarını düşünmeğe yönlendirir.                                                                                                        Oruç yardımlaşma ve dayanışmayı öğretir.

Daha nice nice güzellikleri içerisinde barındıran oruç,  insanı kâmil bir mü’min olmasını sağlar.   

Üçüncü bölüm, Oruç sosyal dayanışma ve yardımlaşmayı içinde barındıran bir ibadettir.  Müslüman bu dünyada yalnız olmadığını bilir.  İhtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılamanın bir görev olduğunun bilincindedir                                                                                                                          

‘’Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.’’(Bakara)                                                                                                                          

‘’Kim bir müslümanın ihtiyacını giderirse Allah’ta onun ihtiyacını giderir’’(Buhari, Müslim)    “Kim bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse, onun sevabı kadar da kendisine sevap yazılır. Yemek yedirdiği kimselerin sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî,  İbni Mâce, )  

Görülüyor ki, yardımlaşmanın, paylaşmanın, ihtiyaçları ve sıkıntıları gidermenin önemli olduğu bir dinin mensuplarıyız.  Son zamanlarda Müslümanların ekmeğe dahi muhtaç olduğu bir zaman dilimi yaşıyoruz.  Vatanını, evini, ocağını,  ekmeğini bırakıp başka diyarlara hicret etmek zorunda kalan milyonlarca Müslüman bulunmaktadır.  Bu kardeşlerimizin birçoğu bir dilim ekmeğe dahi muhtaçlar.  Giyimleri,  sağlık giderleri,  eğitim giderleri işin cabası.   Havalar hoş iken Ensar’ın faziletinden bahsedilirdi.  Gözyaşları içinde okurduk veya dinlerdik.  Allah o sahneyi canlı bir şekilde yaşamamızı murad etti.

‘’İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.

İşte hendek,  işte deve.    Bizi ne zaman ne şekilde imtihan edeceğini o(Allah)  belirler.  Acaba biz Ensar olabilecek miyiz?  Çorbamızı, giyeceklerimizi,  evimizi paylaşabilecek miyiz?  Yoksa evimizin kirasını iki katına çıkarıp onlara kiraya mı vereceğiz. Onları çalıştırırken yarı fiyatına mı çalıştırırız. Müslümanlar büyük bir imtihandan geçmektedir.    Ramazan ayını bir fırsat bilip, İftarlarımızı zengin sofralarından ziyade, fakir, muhtaç, yoksul ve muhacirlerin bulunduğu iftar sofralarında geçirmeliyiz ki, orucumuz asıl amacına ulaşabilsin.

                       Mü’minlere bir ikram olarak sunulan ramazan ayı; ibadet, tevbe, dua,  zikir, hakkı ve sabrı tavsiye, Kur’an’ı okuma ve anlama, arınma, sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayıdır. Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden azad olan ramazan ayını amacına uygun bir şekilde değerlendirelim. Şekilcilikten, gösterişten uzak bir ramazan ayı geçirmeye gayret gösterelim.   Öze Dönüş Dergisi sayı 6                                                                                                                                     

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Öze Dönüş | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : Van Öze Dönüş Der Tlf: 432 212 10 18 | Haber Scripti: CM Bilişim